MAHKEMESİ : Aile MahkemesiDAVA TÜRÜ : Katılma alacağı... ile ... aralarındaki katılma alacağı davasının kısmen kabulüne, kısmen karar verilmesine yer olmadığına dair .. Aile Mahkemesi'nden verilen 17.06.2013 gün ve 255/854 sayılı hükmün duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş ise de; duruşma talebinin harç tamamlanmadığından reddine karar verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, evlilik birliği içinde satın alınarak davalı adına tescil edilen taşınmazın tapusunun iptaliyle ½ payın davacı adına tesciline ve bunun mümkün olmaması halinde 80.000 TL katılma alacağının davalıdan yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, evlilik birliği içinde alınan taşınmaz dışında davalı adına tescil edinilen ... plakalı araç bulunmakla bu araç üzerindeki katılma alacağının takas edilmesini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne ve davacı adına kayıtlı araca ilişkin usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 25.12.1994 tarihinde evlenmişler, 24.04.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 31.05.2012 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında, eşler, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden evlilik tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 4722 sayılı Kanun'un 10. maddesi gereğince, TMK'nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dava dilekçesinin içeriği ve taşınmazın 06.04.2004 tarihinde edinilmiş olmasına göre istek TMK'nun 202 ve devamı maddeleri gereğince katılma alacağına ilişkindir. Dava konusu taşınmazın edinme tarihi ve taraflarca kişisel mal iddiasına bulunulmamış olmasına göre, edinilmiş mal niteliğiyle karar tarihine en yakın tarihteki değerin yarısının davacının katılma alacağını oluşturduğunun kabulü doğrudur. Ancak, davalı gerek cevap dilekçesinde gerekse de yargılama aşamasında, evlilik birliği içinde 2005 yılında satın alma sonucu davacı adına tescil edilen araç üzerinde katılma alacağı bulunduğu iddiasıyla takas def'iinde bulunmasına rağmen mahkemenin bu hususta karar verilmesine yer olmadığı hükmüne katılmak mümkün değildir. 4721 sayılı TMK'nun 236/1 maddesinde "her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Alacaklar takas edilir" hükmüne yer verilmiştir. Mal rejimi davalarının niteliği, eşler arasındaki uyuşmazlıkların en seri ve en az masrafla usul ve yasaya uygun şekilde çözülmesi gerekliliği, aynı tarafların birbirleriyle sürekli davacı davalı durumunda bulunmalarının her iki tarafın geleceği ve aile yaşantıları açısından doğuracağı sakıncalar da tümü ile gözetildiğinde, eşlerden birinin açtığı mal rejiminden kaynaklanan alacağa ilişkin davada, davalı durumundaki diğer eşin def'i ya da karşı dava açmak suretiyle takas mahsup talebinde bulunması, bu talep tarihinde kesinleşmiş ve belirlenmiş bir alacağının olmaması halinde de isteğinin usul ve yasaya uygun bir talep olarak kabul edilip talep doğrultusunda araştırma yapılarak yargılamaya bu şekilde devam edilmesi doğru olacaktır. Diğer bir deyişle, davada tam (çifte) tasfiyenin dikkate alınması Yasa hükmüne uygundur. Bu halde, mahkemece, davacı adına kayıtlı bulunan ... plaka sayılı araç yönünden de bir inceleme yapılarak, TMK'nun 236/1-son cümlesine göre, takas, def-inin değerlendirilmesi gerektiğinden, davacı üzerindeki araç yönünden davalı lehine tasfiye alacağı doğup doğmayacağı tespit edilerek davalı lehine bir alacağın saptanması halinde, gerek bu miktarın, gerekse de, yargılama aşamasında davalı tarafından davacıya yapılan 70.000 TL ödemenin göz önünde tutulması ve takas defi sonucu tespit edilecek miktar ile davalının yargılama aşamasında yapmış olduğu ödemenin toplamı kadar davanın konusuz kaldığı dikkate alınarak bir sonucuna göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 1.096,25 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.