MAHKEMESİ : Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil... ile ... ve ... aralarındaki dava hakkında .. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 05.06.2012 tarih ve 841/386 sayılı hükmün Daire'nin 25.03.2014 gün ve 2013/18983-2014/5183 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davacı vekilleri, davalı ... vekili ve davalı ... vekili taraflarından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, 1972 yılında yapılan kadastro çalışmalarında tescil harici bırakılmışken 24.10.2005 tarihinde idari yoldan ... adına tescil edilen 3037 parsel içinde kalan yaklaşık 60.000 m2'lik alana sahip taşınmazın imar-ihya ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik nedeniyle vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmekle hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiş ve Daire'nin 24.03.2014 tarih 2013/18983 Esas, 2014/5183 Karar sayısı ile hükmün onanmasına karar verilmekle, davacı vekili, davalı ... vekili ve davalı ...vekili tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur. Dava konusu 3037 parsel sayılı taşınmaz, 1972 yılında yapılan kadastro çalışmalarında taşlık vasfı ile tescil harici bırakılmış yerlerden iken, eldeki davanın açıldığı 24.06.2005 tarihinden sonra 24.10.2005 tarihinde idari yoldan ... adına tapuya tescil edilmiştir. Taşınmaz belirlenen bu niteliğine göre imar ihyaya muhtaç yerlerdendir. Böyle bir yerin emek ve masraf sarfı suretiyle imar-ihya işlemlerinin tamamlanarak tarıma elverişli hale getirilmesini müteakip, kazanmayı sağlayacak zilyetlik süresinin geçmesi suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri hükümlerine göre kazanılması mümkündür. Mahkemece değişik tarihlerde yapılan keşifler sonucunda elde edilen bilirkişi raporları çelişkili olduğu gibi taşınmazın imar-ihyasının bittiği ve amacına uygun ekonomik zilyetliğin hangi tarihte başladığına ilişkin yeterli bir inceleme ve açıklama içermemektedir. Ayrıca davacı vekilinin beyanında bildirdiği 1970 tarihli hava fotoğrafı da usulüne uygun olarak bulunduğu yerden getirilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde tutulmamıştır. Bilindiği üzere, bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Hava fotoğraflarının en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için dava tarihinden geriye doğru 20-30 yıl öncesine, ait (1985– 1980 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş yüksek çözünürlüklü hava fotoğrafı ile davacı vekilinin bulunduğunu ileri sürdüğü 1970 tarihli hava fotoğrafının Harita Genel Komutanlığı'ndan aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotoğrametrik paftaların Kadastro İl Müdürlüğü'nden getirtilerek dosya arasına konulmalı, daha önceki keşfe iştirak etmeyen üç jeodezi ve fotogrametri uzmanı mühendis ile bir fen bilirkişi ve bir ziraat mühendisinden oluşacak beş kişilik bilirkişi kurulu ile yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte uygulanmalı, yerel bilirkişi ve tanıklar HMK'nun 243, 244 ve 259. maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılarak uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenmeli, taşınmazın imar ihyasına kim tarafından hangi tarihte başlanıldığı ve imar-ihyanın hangi tarihte tamamlanarak ekonomik amacına uygun tarımsal zilyetliğin idari yoldan tescil tarihine kadar kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğü yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulmalı, hava fotoğrafları ile paftalarının çekildikleri ve düzenlendikleri tarihlere göre dava konusu yerin kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı veya hangi nitelikte bulunduğu hususunda uzman bilirkişilerden Yargıtay ve tarafların denetimine açık, gerekçeli, karşılaştırmalı rapor istenmeli, HMK. m. 290/2. maddesi uyarınca bilirkişi olarak tayin edilecek bir fotoğrafçı aracılığıyla taşınmaz ve çevresini gösterir biçimde yakın plan ve panoramik renkli fotoğrafları çektirilerek Mahkeme Hakimince onaylandıktan sonra fotoğraflar üzerinde teknik bilirkişice yer işaretlenmeli ve saptanacak niteliğe göre, mahkemece Daire'nin 22.03.2011 tarih, 2010/3068 Esas, 2011/1611 Karar sayılı ilamına uyulması sonucu davacı lehine oluşan usulü kazanılmış hak durumu dikkate alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmesi doğru olmamıştır. Taraf vekillerinin karar düzeltme itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle, Dairenin yanılgaya dayalı 25.03.2014 tarih ve 2013/18983 Esas, 2014/5183 Karar sayılı sayılı Onama kararının 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince ortadan kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme'nin 06.05.2012 tarih, 2011/841 Esas, 2012/386 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 168,65 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı Belediye'ye iadesine, 73,55 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.