Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4522 - Karar Yıl 2007 / Esas No : 3394 - Esas Yıl 2007





İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile İstanbul Defterdarlığı Milli Emlak Daire Başkanlığı aralarındaki elatmanın önlenmesi davasının reddine dair Kartal 3. Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 05.12.2006 gün ve 439/598 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili, İstanbul İli, Maltepe İlçesinde kain 157 ada 8 parsel önünde bulunan kıyı bölümünün vekil edeni belediye tarafından denizden doldurulmak suretiyle elde edildiğini ve Belediye Kanunu hükümleri uyarınca tasarrufuna geçen bu yer hakkında davalı idarenin sataşma yarattığını, taşınmaz üzerinde yapılan bina ve benzeri tesislerin tahliye ve yıkımına giriştiğini belirterek vekil edeni belediyenin tasarruf hakkının tespitine ve sataşmanın giderilmesine, elatmanın önlenilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, dava konusu yerin denizden doldurulan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, dava konusu taşınmazın 3621 sayılı Kıyı Kanununun 7.maddesinde belirtildiği üzere işleme tabi tutulmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dosya arasındaki belgelere göre, dava konusu taşınmaz, dava dışı 157 ada 8 parsel ile deniz arasında kalan bir yerdir. Deniz, doğal ve yapay göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan yerlerin doldurma ve kurutma işlemlerinin nasıl yapılacağı 3621 sayılı Kıyı Kanununun 7.maddesinde belirtilmiştir. 3621 sayılı Kıyı Kanununun " Doldurma ve Kurutma Yoluyla Arazi Kazanma ve Bu Araziler Üzerinde Yapılabilecek Yapılar " başlıklı 7.maddesinde; "……Kamu yararının gerektirdiği hallerde, uygulama imar planı kararı ile deniz, göl ve akarsularda ekolojik özellikler dikkate alınarak doldurma ve kurutma suretiyle arazi elde edilebilir. Bu gibi yerlerde doldurma ve kurutmayı yapacak ilgili idarenin Valiliğe iletilen teklifi Valilik görüşüyle birlikte Bayındırlık ve İskan Bakanlığına gönderilir, Bakanlık konusuna göre ilgili kuruluşların görüşünü de almak suretiyle teklifi inceler. Uygun bulması halinde ilgili idare tarafından uygulama imar planı hazırlanır. Ancak, bu planlar Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında kalan alanlardaki planlar ise, anılan kanunun 7.maddesine göre tasdik edilir. Doldurma ve kurutma işlemleri yürürlükteki mevzuat hükümlerine göre yapılır. Bu araziler Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır, özel mülkiyet konusu olamaz……" denilmiş, 3621 sayılı Kanun ile getirilen hükümler çerçevesinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 76.maddesinde de belediye tarafından deniz, akarsu ve gölden doldurma suretiyle kazanılan alanların Kıyı Kanunuyla ilgili mevzuata uygun olarak kullanılmak şartıyla Maliye Bakanlığı tarafından Belediyelerin, Büyükşehirlerde Büyükşehir Belediyelerinin tasarrufuna bırakılacağı hükmü getirilmiştir. Görülmekte olan davada uyuşmazlığın anılan kurallar çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerekir. Davacı belediye vekili, dilekçesinde dava konusu yerin vekil edeni Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından ileri sürülmüş olmasına rağmen, mahkemece bu konu üzerinde durulmamış, doldurma ve kurutmaya ilişkin belgeler getirtilip dosya arasına konulmamıştır. Hemen belirtmek gerekir ki kurutma ve doldurma olgusunun 3621 sayılı Kanun hükümleri uyarınca kanıtlanması gerekir. Bu yön kanıtlanmadan bu tür yerlerin 5393 sayılı Belediye Kanununun 79.maddesinin 2.fıkrası hükmüne göre Belediyenin tasarrufuna bırakılması söz konusu olamaz. Az önce de açıklandığı üzere davacı belediye vekilinin doldurma olgusunu ileri sürdüğü gözönünde tutularak HUMK.75.maddesinin son fıkrası hükmü uyarınca iddia ve savunma çerçevesinde kalmak üzere tarafların dinlenilmesi, gerekli olan delillerin verilmesi ve gösterilmesinin istenilmesi, gerekirse bu belgelerin yerinde dava konusu taşınmaza uygulanmak suretiyle davacı Belediye tarafından bu yerin doldurulup doldurulmadığının belirlenmesi gerekir. Doldurulan yerin doldurma olgusunu yapan idareye geçişi meselesine gelince; 5393 sayılı Belediye Kanununun 2.fıkrası hükmüne göre doldurma suretiyle elde edilen yerlerin Kıyı Kanunuyla ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak kullanılmak koşuluyla Maliye Bakanlığı tarafından ilgili Belediye veya Büyükşehirlerde Büyükşehir Belediyelerinin tasarrufuna bırakılacağı belirtilmiştir. Doldurulan taşınmazın belediyenin tasarrufuna geçişi otomatik olmayıp bu hususun doldurma olgusunun belirlenmesinden sonra Maliye Bakanlığının oluruyla ilgili belediyeye devir ve teslimi gerekir. Ancak bu şekilde işlem yapıldığı taktirde doldurma ve kurutma ameliyesini yapan ilgili belediye bu yer üzerindeki tasarrufunu sürdürür. Yukarıdan beri açıklandığı üzere, mahkemece hiçbir delil toplanmadan 3621 sayılı Kıyı Kanununun 7.maddesinde belirtildiği şekilde işleme tabi tutulmayan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi yerinde ve yasal görülmemiştir. Davacı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 13,10 YTL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 16.07.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.