MAHKEMESİ : Gaziantep 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 20/04/2012NUMARASI : 2010/351-2012/244A.. Ş.. ile Ş.. B.. ve Hazine aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Gaziantep 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 20.04.2012 gün ve 351/244 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili ile davalı Ş.. B.. vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı taşınmazın vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili, uyuşmazlık konusu taşınmazın zilyetlikle kazanıma uygun yerlerden olmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.Davalı Ş.. B.. vekili, nizalı taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu, davanın reddi ile belediye adına tescilini talep etmiştir.Mahkemece, zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, teknik bilirkişinin 09.06.2011 tarihli rapor ve krokisinde A harfiyle gösterilen 727,96 m2 taşınmaz bölümünün davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm davalı Hazine ve Ş.. B.. vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Dosya arasında mevcut nizalı taşınmaza komşu parsellerin kadastro tutanaklarına ve teknik bilirkişilerin açıklamalarına göre, dava konusu taşınmaz bölümü 1972- 1973 yıllarında yapılan kadastro çalışmalarında taşlık olarak tespit dışı bırakılmıştır. Bir taşınmazın imar ve ihya yoluyla kazanılabilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17.maddesinde belirtilen tüm olumlu ve olumsuz koşulların gerçekleşmiş olması gerekir. Mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar, uyuşmazlık konusu taşınmazın davacının dedesi tarafından çapa ve kazma ile kazılmak suretiyle bağ haline getirilerek, miras yoluyla intikalen ve taksimen davacıya bırakıldığını, ancak köklü kayaların sökülemediğini, bağın da daha sonra kuruduğunu, halen davacının arpa, mercimek vb ekmek suretiyle zilyet olduğunu açıklamışlar ise de; davacı taraf dava dilekçesinde imar-ihyanın davacı tarafından gerçekleştirildiğini ve zilyetliğin başlangıcının 1983 yılına dayandığını bildirmiştir. Bu halde, yerel bilirkişi ve tanıkların iddianın da ötesine geçen anlatımlarına itibar edilmesi mümkün bulunmamaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17.maddesinin son fıkrasında il, ilçe ve kasabaların imar planı içerisinde kalan taşınmazların ihya yoluyla kazanılması yasaklanmıştır. Bir yerin imar ve ihya yoluyla kazanılabilmesi için imar planı kapsamında olmaması veya imar planı dahiline alındığı tarihe kadar kazanma koşullarının gerçekleşmiş olması gerekir. Somut olayda davacı tarafın dava dilekçesindeki açıklamalarına göre imar-ihya çalışmalannın 1983 yılında tamamlandığı kabul edilse dahi, nizalı taşınmaz bölümünün imar planına alındığı 10.07.1993 tarihine kadar zilyetlikle kazanım süresi dolmamıştır.Kaldı ki, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde yapılan keşif sonrası sunulan jeoloji mühendisi bilirkişinin 14.06.2011 tarihli raporunda; taşınmaz içerisinde değişik boyutlarda kireçtaşı ve bazalt bloklar bulunduğu, arazi içinde yer yer kireçtaşı mostraları görüldüğü bildirilmiştir. Bu durumda, taşınmazın belirlenen niteliği itibariyle de imar ve ihyanın tamamlandığından söz edilemez. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekili ve davalı Ş.. B.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, yine 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK'nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK'nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 119,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı Ş.. B..'na iadesine, 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.