Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 430 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 21060 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/12/2011NUMARASI : 2009/903-2011/872M.. K.. ile Hazine ve B.. B.. aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Büyükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 27.12.2011 gün ve 903/872 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili ve davalı B.. B.. vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı vekili, imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle kadastro çalışmalarında tespit dışı bırakılan dava dilekçesinde mevkii ve sınırları yazılı taşınmazın vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Davalı B.. B.. vekili, vekil edeni yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddini talep etmiştir.Mahkemece, zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, teknik bilirkişinin 23.12.2010 tarihli rapor ve krokisinde A harfiyle gösterilen 4618 m2 taşınmaz bölümünün davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm davalı Hazine vekili ile davalı B.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dosya arasında mevcut Kadastro Müdürlüğü'nün karşılık yazısına göre; dava konusu taşınmaz 1973 yılında yapılan kadastro çalışmalarında taşlık niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır. Davacı, niza konusu taşınmazın imar-ihya edildiğini ve tarla olarak kullanıldığını açıklamıştır. Dava konusu taşınmazın öncesinde babası, halen davacının zilyetliğinde bulunduğunun, buğday ekilerek tasarrufun sürdürüldüğünün yerel bilirkişi ve tanıklar, tarım arazisi niteliğinde bulunduğunun ziraatçı bilirkişiler tarafından bildirilmesi üzerine yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.TMK.nun 713/ 3 maddesine göre tescil davası Hazine ve ilgili kamu tüzel kişiliği aleyhine açılır. Öncelikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na dava dilekçesinin tebliği ile davada taraf olarak yer almasının sağlanması, bildirilmesi halinde delillerinin toplanması gerekir. Öte yandan dava konusu taşınmazın davacıya intikal şekli belirlenmemiştir. Nizalı taşınmaz bölümünün davacıya ne şekilde intikal ettiği hususu üzerinde durulmalıdır. Davacının miras bırakanından intikal ettiğinin ve taksim edilmediğinin anlaşılması halinde, TMK.nun 701 maddesi gereğince tereke elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olduğundan ve elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp, herbirinin hakkı ortaklığa giren malların tamamına yaygın bulunduğundan, TMK.nun 640 ve 702.maddeleri hükümlerine göre elbirliği mülkiyetinde tasarrufi işlemlerde oybirliği arandığından, dava açmak da tasarrufi bir işlem olduğundan, miras bırakandan intikal ettiği iddiasıyla 3.kişilere karşı açılan davalarda, uyuşmazlık konusu taşınmazın taksim, bağış vb. şekilde mirasçılardan birine veya bir bölümüne bırakıldığının kanıtlanamaması halinde, mirasçılardan biri veya bir kısmı adına tescil istenemeyeceğine ve dava dışı mirasçılar olması halinde tüm mirasçılar adına tescil istenilmediği için, dışarıda kalan mirasçıların davaya katılmalarının sağlanması veya miras ortaklığına temsilci yoluyla da davanın yürütülmesi mümkün olmadığına göre işin esasına girilmeksizin davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekir.Bir taşınmazın malın imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılabilmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17.maddesinde belirtilen tüm olumlu ve olumsuz koşulların gerçekleşmiş olması gerekir. Mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından dava konusu taşınmazın 50 yılı aşkın süredir davacı taraf zilyetliğinde olduğu bildirilmiş ise de, imar-ihyaya ilişkin açıklamada bulunulmamıştır.Mahkemece yapılacak iş, HMK.nun 288 vd.maddeleri gereğince mahallinde keşif yapılarak yerel bilirkişi ve tanıklara uyuşmazlık konusu taşınmazın öncesi itibariyle kime ait olduğu, zilyetliğin davacıya ne şekilde intikal ettiği hususlarının sorularak dava şartı üzerinde durulması, uyuşmazlık konusu taşınmazın miras bırakandan intikalen ve taksimen veya bağış yoluyla davacıya kaldığının tespiti halinde yargılamaya devamla iddia ve savunma doğrultusunda inceleme yapılması, niza konusu taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin, kamunun ortak kullanımına ayrılan yerlerden olup olmadığının, mera niteliğinde bulunup bulunmadığının, hangi tarihte kim tarafından imar-ihyasına başlandığının, imar-ihyanın ne şekilde sürdürüldüğü ve hangi tarihte bittiğinin, kimin zilyetliğinde bulunduğunun ve zilyetliğin sürdürülüş biçiminin ekonomik amacına uygun bulunup bulunmadığı hususlarının sorularak belirlenmesi, taşınmazın niteliğinin tereddüte yol açmayacak şekilde belirlenmesi için hava fotoğraflarından yararlanılmasıdır.Bir yerin niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. O halde; dava tarihinden geriye veya nizalı taşınmaz imar planı içinde bulunan yerlerden ise ilk defa imar planına alındığı tarihin belirlenerek bu tarihten geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait iki ayrı zamanda çekilmiş yüksek çözünürlüklü hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığı'ndan, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftaların ise, İl Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilerek dosyaya eklenmesi, yapılacak keşifte uzman bilirkişi, jeodezi ve fotogrametri uzmanı mühendis, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla açıklanan hava fotoğrafları ve Kadastro Müdürlüğü'nden getirtilecek paftaların uygulanması, hava fotoğraflarının çekildikleri, Kadastro Müdürlüğü'nden gelen paftaların ise düzenlendikleri tarihlere göre dava konusu taşınmaz bölümünün kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadığı, imar-ihyasının tamamlanıp tamamlanmadığı veya hangi nitelikte bulundukları konusunda uzman bilirkişilerden tarafların ve Yargıtay’ın denetimine açık gerekçeli rapor alınması, teknik bilirkişiye tescil konusu yerin pafta üzerinde işaretletilmesi, HMK'nun 243, 244, 259 ve 290/2. maddeleri gereğince, keşif yerine davetiyeyle çağrılarak dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan yukarıda açıklandığı şekilde alınacak imar-ihya ve zilyetliğe ilişkin bilgilerinin de değerlendirilerek, imar ve ihyanın tamamlandığı tarihten dava tarihine, taşınmaz daha önceden imar kapsamına alınmış ise imar planının kesinleştiği tarihe kadar 20 yıllık kazanma süresinin dolup dolmadığının hesaplanması, daha önce yapılan keşfe katılanlar dışında uzman bilirkişi ziraat mühendisleri aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin toprak yapısı inceletilerek gerekçeli, denetime açık, karşılaştırmalı rapor istenmesi, yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki bulunduğu takdirde HMK'nun 261. maddesi uyarınca yüzleştirilmek suretiyle aykırılığın giderilmesi, HMK'nun 290/2. maddesi uyarınca birlikte keşfe götürülecek bir fotoğrafçı aracılığıyla taşınmaz ve çevresinin yakın plan ve panoramik fotoğrafları çektirilip Mahkeme Hakimi tarafından onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, nizalı taşınmaz bölümüne komşu 1369, 1370 parsellerin tespitlerine dayanak tapu ve vergi kayıtlarının getirtilerek nizalı taşınmaz yönünü ne olarak gösterdikleri üzerinde durulması, nizalı taşınmaza komşu 1676 parsele ilişkin komisyon kararında mera sınırından bahsedilmesi nedeniyle usule uygun kadim ve tahsisli mera araştırması yapılması, dava konusu taşınmazın tapuya kayıtlı bulunup bulunmadığının sorulup belirlenmesi gerekir.Ayrıca, Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince aynı çalışma alanında bir kimsenin belgesizden iktisap edebileceği taşınmaz miktarı sulu arazide 40, kuru arazide ise 100 dönümü aşamayacaktır. Davacı adına belgesizden edinilmiş taşınmaz bulunup bulunmadığı Tapu Müdürlüğü'nden ve Kadastro Müdürlüğü'nden sorulduğu halde, zilyetliğe dayalı olarak açılan dava bulunup bulunmadığının Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğü'nden sorulmaksızın ve varsa tapu kayıtları ile dava dosyalarının getirtilerek limitlerin aşılıp aşılmadığı üzerinde durulması gerekirken bu yöndeki araştırmanın da eksik yapılmış olması doğru değildir.Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin ve davalı B.. B.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK.nun geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, yine 6100 sayılı HMK.nun geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 1.030,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden B.. B..'na iadesine 16.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.