Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4265 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15256 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Gölcük 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 16/04/2013NUMARASI : 2011/619-2013/206H.. K.. ile E.. T.. ve B.. G.. aralarındaki aidiyet tespiti davasının reddine dair Gölcük 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 16.04.2013 gün ve 619/206 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı dava dilekçesinde,... ve .... sayılı parsellerde kayıtlı bulunan bağ içinde yer alan ağaçlar ve meyveliklerin vekil edeni tarafından dikildiğini, bakımlarının onun tarafından yapıldığını, her iki parselde kayıtlı ağaçlar ve meyve ağaçlarının vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili, 30.12.2011 tarihli cevap dilekçesinde her iki parsellerin tarafların miras bırakanına ait olduğunu, ölümünden sonra ortaklaşa malik olduklarını, taşınmazların iştirak halindeki mülkiyete tabi bulunduklarını, tapu senedinde taşınmazların cinsinin bağ olarak yazıldığını, öncesinde de üzerinde ağaçlar bulunduğunu ve yetiştirildiğini, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, “dinlenen tanık beyanlarının çelişkili olduğunu, bir kısmının bir bölüm ağaçların muris tarafından dikildiğini, bir kısım tanıkların ise davacı tarafından yetiştirildiklerini açıkladıklarını, her ne kadar bir kısım tanıklar yerleri davacının ve eşinin kullandığını beyan etmiş iseler de söz konusu fiili kullanımın dikilen ağaçların davacı tarafından dikildiğine kesin kanıt oluşturamayacağını her ne kadar bilirkişi tarafından düzenlenen raporda dikilen ağaçların tahmini yaşları açıklanmış ise de, tapuda adına kayıtlı ortak murislerinin ölüm tarihinden sonraki bir zamana tekabül ediyorsa da söz konusu hesaplamanın tahmini olarak yapıldığını, tanık anlatımları karşısında davacının iddiasını kanıtlayamadığını gerekçe göstermek suretiyle davanın reddine” karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, taşınmazlar üzerinde bulunan ağaçlar ve meyve ağaçlarının aidiyetinin tespitine ilişkindir. Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.Uyuşmazlık konusu 661 sayılı parsel İbrahim kızı Şerife, Şengül, 499 sayılı parselde yine aynı kişi adına tapuda kayıtlı olduğu belirlenmiştir. Davacı her iki parsel üzerinde bulunan ağaçlar ile meyve ağaçlarının kendisine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, Mahkemece, 27.4.2012 tarihinde yapılan keşifte sadece uzman bilirkişi ziraat mühendisiyle teknik bilirkişiyi dinlemiştir. Taraf tanıklarının ise yargılama oturumunda dinlenildikleri belirlenmiştir. Yargılama oturumunda dinlenen tanık beyanlarına göre davacının babası ve davalıların da dedesi olan İ.. Ş.. tarafından taşınmazların kullanıldığını, ona ait olduğunu, ölümünden sonra çocuklarına kaldığını..... nolu parselin tamamının .... sayılı parselin ise alt kısmının Huriye tarafından tasarruf edildiğini, meyve ağaçlarının bir kısmının dedeleri İ..Ş.. tarafından dikildiğini, birkaç tanesinin ise H.. K..'nin eşi İ.. K.. tarafından yetiştirildiğini, büyük ağaçların (zeytin ve armut ağaçları ile asmaların) dedeleri tarafından yetiştirildiğini, dedelerinin 45 yıl önce öldüğünü açıklamışlardır.Keşifte dinlenen uzman bilirkişi ziraat mühendisinden alınan 02.05.2012 tarihli raporda yazılı meyve ağaçlarının yaşlarının 7 ile18 arasında değiştiği belirlenmiştir. Dinlenen tanık beyanlarına göre miras bırakan İbrahim Şengün’ün keşif tarihinden geriye doğru 45 yıl önce, davacının temyiz dilekçesine göre ise muris İbrahim’in 01.03.1967 tarihinde öldüğü açıklandığına göre ziraat bilirkişinin raporunda yer alan yaşları 7 ile 18 arasında değişen ağaçların muris İbrahim tarafından dikildiğinin ve yetiştirildiğinin kabulüne olanak görülmemektedir. Konunun uzmanı bilirkişi olup raporuna değer vermek gerekir. Ayrıca bir uyuşmazlık taşınmaza ya da bir şeyin veya şeylerin tespitine ilişkin ise kural olarak, tanıkların ve yerel bilirkişilerin keşif yerinde dinlenilmeleri esastır. Taşınmazı ve ağaçları görmeyen tanıkların yetersiz beyanlarına dayalı olarak hüküm kurulması doğru değildir. Bu nedenle yeniden yapılacak keşifte taraf tanıklarının HMK’nun 243 ve 244.maddeleri gereğince davetiyeyle keşif yerine çağrılmaları, taşınmazın üzerinde bulunan her türlü ağacın tespiti söz konusu olduğundan tanıkların keşif yerinde dinlenilmeleri, gerçekten taşınmazlar üzerinde bulunan ağaçların davacı tarafından dikilip yetiştirilip yetiştirilmediğinin tanıklara sorularda yöneltilmek suretiyle belirlenmesi, ya da mevcut ağaçların hangilerinin davacı tarafından hangilerinin başkaları tarafından yetiştirildiğinin, yine bağın hangi tarihten itibaren var olduğunun, kim tarafından yetiştirildiğinin ayrı ayrı saptanması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu taktirde keşif yerinde yüzleştirilmek suretiyle HMK’nun 261. maddesi uyarınca aykırılığın giderilmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz tanık beyanları ile hüküm kurulması doğru değildir.Davacı vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 13.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.