MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair...Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 05.07.2011 gün ve 177/78 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı vekili, dava dilekçesinde, kadastro sırasında davalılar murisi...adına tespit ve tescil edilen 102 ada 14 ve 109; 142 ada 15 ve 156 ada 26 parsel sayılı taşınmazların vekil edeni tarafından 1988 yılında harici satış senetleri ile satın alındığını, o tarihten beri taşınmazların müvekkilinin zilyetliğinde olduğunu açıklayarak, tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı ... (.. ve ... davanın reddini savunmuşlardır. Davalı ...'e yöntemine uygun dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen; davaya cevap vermemiş, yargılama oturumlarına katılmamıştır. Mahkemece, davacının kadastro tespiti öncesi nedenlere dayanarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunduğu, taşınmazların kadastro tespitlerinin 06.09.1997 tarihinde kesinleştiği, dava tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açıklanarak davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik ve harici satın alma hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Dava konusu 102 ada 14, 102 ada 109 ve 142 ada 15 parsellere ait tutanaklar 06.09.1997 tarihinde kesinleşmiştir. İncelenmekte olan bu dava ise, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kaçırılmasından sonra 13.10.2010 tarihinde açılmıştır. Anılan maddedeki 10 yıllık hak düşürücü süre olumsuz dava koşulu olup, tüm defi ve itirazlardan önce nazara alınır. Anılan parseller yönünden davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olduğundan davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün 102 ada 14, 102 ada 109 ve 142 ada 15 parsellere ilişkin bölümünün ONANMASINA, Mahkemece, 156 ada 26 parsel sayılı taşınmaz bakımından hak düşürücü süre gözönünde tutularak davanın reddine karar verilmiş ise de; taşınmazın 09.12.1996 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında... adına tespit edildiği, askı ilan süresi içerisinde Kadastro Mahkemesine dava açıldığından tespitin kesinleşmediğinin tutanakta açıklandığı, tapu kaydına göre taşınmazın hükmen 07.07.2003 tarihinde yine aynı kişi adına tescil edildiği saptanmıştır. Eldeki dava ise, 13.10.2010 tarihinde açılmıştır. Belirtildiği üzere; kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten davanın açıldığı tarihe kadar henüz 10 yıllık süre geçmemiştir. Mahkemece, bu husus gözden kaçırılarak ve sürenin hesaplanmasında hataya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının 156 ada 26 parsel sayılı taşınmaz yönünden kabulü ile hükmün bu bölümünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesine uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 388/4. (HMK. m.297/ç) ve HUMK. nun 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve aşağıda dökümü yazılı 21,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 3,15 TL'nin temyiz eden davacıdan alınmasına 17.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.