Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3992 - Karar Yıl 2008 / Esas No : 2940 - Esas Yıl 2008





Celal ile Hazine aralarındaki zilyetlik şerhi davasının kabulüne dair (Köyceğiz Asliye Hukuk Hakimliği)'nden verilen 25.03.2008 gün ve 21/122 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı, nitelik kaybı sebebiyle orman dışına çıkarılan ve 2584 parsel numarasıyla Hazine adına tespit ve tescil edilen taşınmaz üzerindeki ağaçların kendisi tarafından meydana getirildiğinin kütüğün beyanlar hanesine şerh verilmesine ve zilyetliğinde bulunduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne, taşınmaz üzerindeki narenciye ağaçlarının Hulusi oğlu Celal'e ait olduğunun ve adı geçenin kullanımında bulunduğunun karar altına alınması üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. 12849 m2 yüzölçüme sahip 2584 parselin kadastro tutanağında, 18.06.1996 gün ve 2066 sahife numaralı kayda dayanılarak 30.06.1995 tarihinde Hazine adına tespit edilmiş, beyanlar hanesinde "6831 sayılı Yasa'nın 2/B maddesi uygulaması sonucu orman sınırı dışına çıkarılmıştır" kaydı şerh edilmiş, tutanak 01.09.1995 tarihinde kesinleşmekle aynı tarihte tapuya tescil edilmiştir. Davacı vekili 11.01.2008 tarihinde açtığı görülmekte olan dava ile yazılı şekilde istekte bulunmuştur. Dava konusu taşınmaz, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun değişik 2. maddesi hükmü uyarınca bilim ve fen bakımından orman niteliğini yitirmiş olması nedeniyle dışarı çıkarılan ve bu nedenle Hazine adına tespit ve tescil edilen bir yerdir. 4127 sayılı Kanunla değişik 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkındırılmasının Desteklenmesi Hakkında Kanun'un Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun'un 1. maddesi hükmü uyarınca bu tür yerlerin kadastrosunun 3402 sayılı Kadastro Kanunu hükümleri uyarınca yapılacağı belirtilmiş, ikinci fıkrasında da kadastro çalışmaları sırasında fiili kullanım durumuna göre sınırlandırılması ve Hazine adına tespit yapılacak bu yerler üzerindeki muhdesat ile tasarruf edenlerin isimlerinin kadastro tutanağının ilgili sütununda gösterileceği vurgulanmıştır. Gerçekten de anılan hüküm uyarınca Hazine lehine orman dışına çıkarılan böyle bir yer üzerindeki muh-desatın, tutanağın ve tapu kaydının mahsus sütununda gösterilmesi gerekir. Tutanakta bu yönde herhangi bir açıklama yok ise de, ilgililerin hak düşürücü süre içerisinde böyle bir istekte bulunmaları mümkündür. Görülmekte olan davada dava konusu parselin kadastro tutanağının kesinleştiği 01.09.1995 tarihinden, görülmekte olan davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunmaktadır. Bu maddede kadastrodan önceki hakların niteliği üzerinde durulmaksızın ve bir ayrıma yer verilmeksizin sürenin geçmesiyle dava hakkının düşeceği belirtilmiştir. Mahkemece hak düşürücü sürenin geçtiği gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır. Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımlardan yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 17.07.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.