MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi... ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair...Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 13.04.2012 gün ve 2/19 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenine dayanarak kadastro sırasında adına tespit ve tescil edilen 160 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının, davalı adına 160 ada 2 parseli içerisinde tespit ve tescil edildiğini açıklayarak bu bölümün tapu kaydının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne, 160 ada 2 parselde kayıtlı taşınmazın kadastro tespitinin iptaliyle, 03.04.2012 havaleli fen bilirkişisinin krokisinde (A) harfiyle gösterilen 25,99 m2'lik ve (B) harfiyle işaretlenen 86,49 m2'lik kısımların 160 ada 1 nolu parsele dahil edilerek davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, aynı krokide (C) harfiyle belirlenen 1094,14 m2'lik kısmın 160 ada 2 parsel olarak davalı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal sebebine dayalı olarak TMK'nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.Toplanan delillere ve yargılama tutanaklarına göre, 06.04.2009 tarihinde yapılan kadastro çalışmalarında nizasız 160 ada 1 parsel belgesizden davacı adına, davaya konu komşu 160 ada 2 parsel belgesizden davalı adına tespit edilmiş, tespite itiraz edilmeksizin 29.06.2009 tarihinde taraflar adına tapu kayıtları oluşmuştur. Mahkemece, yargılama aşamalarında davalı vekiline tanık ve delillerini bildirmesi için süre tanınmadığı halde, davalı ve vekilinin keşifte dinlenmesini talep ettikleri tanıklarının; usulüne uygun ve süresinde tanık bildirmedikleri, tanık dinlenmesine davacı tarafın muvaffakatinin olmadığı gerekçesiyle reddedildiği anlaşılmıştır. Bundan ayrı 24.02.2012 tarihli keşif ara kararında tespit bilirkişileri ile yerel bilirkişilerin...tarafından keşif mahallinde hazır edilmelerine karar verildiği, tanıkların nasıl dinleneceği konusunda açıklama yapılmadığı, 16.03.2012 tarihinde mahallinde yapılan keşifte yerel bilirkişilerden .... ve ... ile tespit bilirkişileri.... ve...'ın mahkemenin yazısı gereğince Jandarma tarafından hazır edildikleri, Mahkemece keşiften önce belirlenen yerel bilirkişi ...'ın dinlenmediği, yukarıda adı geçen tespit bilirkişilerinin resen dinlendiği saptanmıştır.Genel Mahkemelerde görülen davalarda Hâkim tarafların gösterdikleri tanık ve delillerle bağlı olup onun dışında kendiliğinden tespit bilirkişisi ve tanık dinleyemez. Çünkü, genel mahkemelerde taraflarca hazırlama kuralı geçerlidir. Bundan ayrı, zilyetlik maddi olaylardan olup 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14/1. fıkrası uyarınca yerel bilirkişi ve tanık dâhil her türlü delil ile kanıtlanması mümkündür. Davalı tarafa tanık ve delillerini bildirmesi için süre ve imkan tanınmadığı halde, keşifte tanık dinletme talebinin mahkemece reddedilmesi doğru bulunmamıştır. Bu nedenle öncelikle davalı vekiline tanık ve delillerini bildirmeleri konusunda süre ve imkân tanınması, genel mahkemelerde görülen davalarda Hâkimin tarafların gösterdikleri tanık ve delillerle bağlı olup onun dışında kendiliğinden tespit bilirkişisi ve tanık dinleyemeyeceğinin nazara alınması, yöntemine uygun bir biçimde keşif ara kararının alınarak, yerel bilirkişi ve tarafların bildirdiği tanıkların HMK'nun 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiye ile keşif yerine çağrılmaları, aynı Kanun'un 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14/1. maddesi uyarınca zilyetlik maddi olaylardan olup, yerel bilirkişi ve tanık dâhil her türlü delille kanıtlanmasının mümkün olduğunun göz önünde tutulması, nizalı yerin kadastro tespitinden önce çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğinin kimde olduğunun belirlenebilmesi için detaylı beyanlarına başvurulması, hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde olayın aydınlatılması, beyanlar arasında çelişki bulunduğu takdirde HUMK'nun 265. (HMK. m. 261) maddesi gereğince aykırılığın giderilmesi, ondan sonra toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması doğru değildir.Bundan ayrı; 160 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği, davanın Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılan tapu iptali ve tescil isteğine yönelik olduğu halde, hükümde parselin kadastro tespitinin iptali ile teknik bilirkişinin raporuna göre taraflar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi de doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesine uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 17.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.