MAHKEMESİ : İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Şikayet Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A R Borçlu vekili İcra Mahkemesi'ne başvurusunda; vekil edeni aleyhine başlatılan icra takibinde belediyenin ... Bankası ...Bursa Şubesi'ndeki 00158007265249401 nolu hesabına haciz konulduğunu ancak bu hesabın kamuya tahsisli olması nedeniyle haciz işleminin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek haciz ve devamındaki işlemlerin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; haciz konulan banka hesabının borçlu Belediye'nin 5393 sayılı Yasa'nın 15. maddesine göre tahsil ettiği vergi ve harçların yatırıldığı Belediye Meclisi'nin 23.01.2014 tarih, 2014/27 Esas-15 nolu kararın 2. bendine göre kamuya tahsis edildiği gerekçesiyle haczin iptaline karar verilmiş, hüküm alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.5393 Sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinde; "Belediyenin proje karşılığı borçlanma yolu ile elde ettiği gelirleri, şartlı bağışlar ve kamu hizmetlerinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez" düzenlenmesine yer verilmiştir. Bu maddeye göre belediyenin haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu hizmetinde fiilen kullanılması zorunludur. İcra ve İflas Kanunu ve takip hukuku ilkelerine göre asıl olan alacaklının alacağına kavuşmasını sağlamak olduğundan, kural olarak borçluların tüm mallarının haczi mümkündür. Bir malın haczedilememesi için yasal düzenlemenin bulunması zorunludur. Haczedilmezlik istisnai bir durum olduğundan, bu yöndeki düzenlemelerin de dar yorumlanması gerekir. Bütün bu açıklamalar ışığında, 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 15/son maddesinin dar yorumlanması gerektiği sonucuna varılmalıdır. Maddede açıkça haczedilmezlik için vergi, resim, harç geliri olan ya da "fiilen kamu hizmetinde kullanılma" koşulları kabul edilmiştir. Para likit olduğundan, ne amaçla harcanacağının önceden bilinmesi mümkün değildir. Kamu hizmetinin yürütülmesi amacıyla harcanacağı kararlaştırılan paraların, her an idari bir kararla başka bir amaç için kullanılması her zaman mümkündür. İdari işlem ya da kararla hesabın kamu hizmetinin yürütülmesini sağlayacak bir amaç için tahsis edilmesi, hesaptaki paraların fiilen kamu hizmetinde kullanıldığı sonucunu doğurmaz. Bu nedenlerle, paranın niteliği gereği fiilen kamu hizmetinde kullanıldığından bahsedilemez. Çünkü para harcandığı anda biteceğinden ve harcama anına kadar anlık kararla tahsis edildiği amacın dışına çıkılabileceğinden, paranın haczedilememesi için vergi, resim, harç niteliğinde olması zorunludur. Buna göre "fiilen kamu hizmetinde kullanılma" durumu “para” yönünden uygulanamaz. Aksinin kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu açıklamalar ışığında kamuya tahsis kararı alınmış olması bu paraların fiilen kamu hizmetinde kullanılması anlamına gelmeyeceğinden mahkemece yapılacak iş şikayete konu hesapla ilgili bankadan hesap dökümleri getirtilip, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle haczedilen paraların niteliği değerlendirilerek hesabın havuz hesabı olup olmadığı belirlenmeli, havuz hesabı oluşturulmuş ise; haczedilmezlik şikayetinin reddine, havuz hesabı oluşturulmamış ve hesaptaki paraların, vergi, resim ve harç niteliğinde olmaları halinde (bu olgu belirlendiği takdirde) haczedilemeyeceği düşünülerek şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre alacaklı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 12.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.