MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil... ile ... ve ..., kayyım ...Valiliği Defterdarlığı aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ...2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 20.02.2014 gün ve 149/95 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesiTapu Sicil Müdürlüğü vekili, davalı ... kayyımı Hatice İşcen Erçeşmen vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı, 7870 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait olduğunu, ancak tapuda kim olduğu bilinmeyen ... adına kayıtlı olduğunu açıklayarak tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili ile kayyım vekili davanın reddini savunmuşlardır.Mahkemece, yapılan kolluk araştırmasına göre... kasabasında ... isminde birinin bulunmadığı ve tanınmadığı, ayrıca TMK'nın 713/1 maddesine göre tapusuz bir taşınmazı 20 yıl süreyle davasız ve aralıksız olarak malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişinin tescile hak kazanacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili ile kayyım vekili tarafından temyiz edilmiştir.Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nın 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, "aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir" hükmüne yer verilmiştir. Kanunun açık hükmü dikkate alındığında, tapu sicilinden malikin kim olduğunun anlaşılamaması hali; taşınmaz malın sahibinin kim olduğunun bilinmesine yarayacak, kimliğini ortaya koyacak gerekli bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olmasıdır. (Yargıtay HGK'nın 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar sayılı ilamları). Genel olarak, gerekli dikkati gösteren herkesin kayıtlarda malikin kim olduğunu anlayamayacağı hallerde tapu sicilinde yazılı olan malikin bilinmediğinin kabulü gerekir. Ayrıca "tapu kütüğünde malik sütununun boş bırakılması, silinmesi ve yeniden yazılmaması, soyut ve nam-ı mevhum adına (mevcut olmayan hayali kişi) yazılması, hiç yaşamamış ve kaydının herhangi bir yerde bulunmamış olması, malik adının müphem, yetersiz ve soyut gösterilmiş olması'' gibi durumlarda malikin kim olduğunun anlaşılamadığı kabul edilir. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik, tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir şahıs değildir.Somut olaya gelince; dava konusu 7870 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında taşınmazın iktisap şekli ayrıntılı olarak belirtilmiş, burada dava konusu taşınmaza revizyon gören 1335 tarih 34 sıra nolu tapu kaydından bahsedilerek kayıt malikinin ismi ile babasının ismi yazılmış, yine kayıt malikinin tespit tarihinden önce ölmüş olduğu, taşınmazın tespit tarihinde kimlerin zilyetliğinde olduğu açıkça belirtilmiştir.Hal böyle olunca; kadastro tutanağındaki bilgilere göre; tapu kaydının iptali istenen malik ...'ın tanınan ve bilinen kişi olup, TMK'nın 713/2 maddesinde yazılı ''maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan'' hukuki sebebine dayalı kazanma koşullarının gerçekleştiğini kabule olanak bulunmamaktadır. Mahkemece, bu hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu dosya kapsamına uymayan ve yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. SONUÇ: Davalı vekili ile kayyım vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK'nın Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 29.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.