Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 35 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20236 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Köyceğiz Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 07/02/2012NUMARASI : 2010/86-2012/11M.. K.. ile H.. K.. ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Köyceğiz Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 07.02.2012 gün ve 86/11 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılardan T.. K.. ve müşterekleri ile A.. S.. ve H.. K.. taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı vekili, dava dilekçesinde parsel numarası yazılı 5 parça taşınmaz üzerinde vekil edeni ile davalıların miras bırakanı C. K.'in paydaş olduğunu, C. K.’in yaklaşık 40 yıl önce öldüğünü, taşınmazın vekil edeni tarafından kullanıldığını açıklayarak taşınmazlar üzerindeki Cennet payının iptaliyle vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.Bir kısım davalılar katıldıkları yargılama oturumlarında, taşınmazları zaman zaman sürüp ektiklerini, davacı lehine kazanma koşullarının gerçekleşmediğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuşlar, bir kısım davalılar usulüne uygun tebligata rağmen yargılama oturumlarında temsil olunmamışlardır. Mahkemece, kazanma süresi ve koşullarının oluştuğu görüşünden hareketle davanın kabulüne, dava konusu 731, 737, 738, 748 ve 749 parseller üzerindeki Cennet adına kayıtlı payların iptaliyle davacı adına tapuya tesciline, bakiye 883 TL. harcın davalılardan alınmasına, davacı tarafça yapılan 1.302,90 TL yargılama gideri ile tarife hükümleri uyarınca belirlenen 2.400 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılar H.. K.. ve A.. S.. vekili ile T.. K.., H.. D.. ve A.. K.. tarafından temyiz edilmiştir. Dava konusu parseller, 20.05.1970 ve 28.06.1976 tarihlerinde hükmen paylı mülkiyet şeklinde Cennet Keskin ve müşterekleri adına tescil edilmiş, davacı 18.03.2010 tarihinde pay birleştirme yoluyla taşınmazlar üzerinde pay sahibi olmuştur.Dava, TMK'nun 713/2.maddesi uyarınca ölüm nedenine dayalı olarak açılan pay iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.Mahkemece, 30.09.2011 tarihinde taşınmaz başında yapılan keşif sırasında, dava konusu taşınmazların davacının babasına ait olduğu, ölmesi üzerine davacının kullanmaya başladığı bildirilmiştir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının babasının öldüğü anlaşılmaktadır. Miras bırakanın ölüm tarihine göre, terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup, taksim hakkında bir açıklama da yapılmamıştır. TMK'nun 701.maddesinde; “Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir” şeklinde tanımlanmıştır. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. Aynı Kanun'un 702.maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin tek başına dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla; bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Mirasçılardan birisinin açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılması (olurlarının alınması) veya TMK'nun 640.maddesi uyarınca miras ortaklığına temsilci tayin edilmek suretiyle davaya devam edilmesi mümkün değildir. Davacının böyle bir dava açma yetkisi bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu husus gözden kaçırılarak işin esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. Dava konusu taşınmazların öncesinin tarafların ortak kök murisinden kaldığı belirlenmiş ise de, taşınmazlar 1970 ve 1976 yıllarında hükmen paylı mülkiyet şeklinde C. K. ve müşterekleri adına tescil edilmiştir. Taşınmazlar anılan yıllarda paylı mülkiyete dönüştüğüne göre, ortak kök miras bırakanın terekesinden çıkmış, başka bir anlatımla; ortak kök miras bırakanın terekesiyle ilgisi kalmamıştır. Açıklanan nedenlerle bu yöndeki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Kabule göre de; bakiye harç, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalılara yükletilmiş olması doğru görülmemiştir. Yüksek Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin yerleşmiş uygulamalarına göre; TMK'nun 713/2.maddesine dayalı uyuşmazlıklarda, davanın başarıya ulaşması halinde kayıt malikinin mirasçıları olan davalı gerçek kişiler yargılama giderlerinden sorumlu tutulamazlar. Mahkemece, bu husus gözden kaçırılarak geriye kalan harcın, yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin davalılardan alınmasına karar verilmiş olması da isabetli olmamıştır.Davalılar Halil ve Ayşe vekili ile bir kısım davalıların itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK. m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 294,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden A.. S.. ve H.. K..'e, 300,00 TL peşin harcında istek halinde temyiz eden T.. K.. ve müştereklerine iadesine, 13.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.