Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 3383 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 13676 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 4. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/05/2013NUMARASI : 2013/313-2013/349Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:K A R A RAlacaklı tarafından borçlular aleyhine, Avukatlık Kanunu'nun 35/A maddesi uyarınca düzenlenen uzlaşma protokolüne dayanarak ilamların icrası yolu ile ilamlı takip başlatılmıştır. Borçlu vekili icra mahkemesinden dayanak belgenin İİK'nun 38. maddesine göre ilam niteliğinde olmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep etmiştir.Mahkemece, dayanak belgeninin İcra -İflas Kanunu'nun 38.maddesi kapsamında ilam niteliğinde olduğu ve anılan belgenin bir kısım maddelerinin yasaya aykırı olduğuna yönelik şikayetlerin dar yetkili İcra Mahkemesi'nce incelenemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.İİK'nun 38. maddesinde: "Mahkeme huzurunda yapılan sulhler, kabuller ve para borcu ikrarını havi re'sen tanzim edilen noter senetleri ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir" düzenlemesine yer verilmiştir. 4667 sayılı Yasa'nın 23. maddesi ile Avukatlık Kanunu'na eklenen 35/A maddesinde ise "Avukatlar dava açılmadan veya dava açılmış olup da henüz duruşma başlamadan önce kendilerine intikal eden iş ve davalarda tarafların kendi iradeleriyle istem sonucu elde edebilecekleri konulara inhisar etmek kaydıyla, müvekkilleri ile birlikte karşı tarafı uzlaşmaya davet edebilirler. Karşı taraf bu davete icabet eder ve uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeleri gereken hususları içeren tutanak avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu'nun 38. maddesi anlamında ilam niteliğindedir." düzenlenmesi yer almaktadır.Anılan yasal düzenleme gereği tutanağın ilam niteliğinde kabul edilebilmesi için uzlaşma konusunun açık ve net olması gerekeceği gibi, tutanakla imza altına alınan tarafların karşılıklı olarak yerine getirecekleri edimlerin de net ve koşulsuz olması gerekir. Koşula bağlı edimler, koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden yargılamaya muhtaç olacağından bu tür edimleri içeren tutanaklar anılan madde kapsamına girmez ve ilam niteliği taşımaz. Somut olayda ilamlı takibe dayanak yapılan Avukatlık Kanunu'nun 35/A maddesi hükmünce taraflarca imzalandığı bildirilen 30.10.2009 tarihli protokolde yer alan taraf edimleri koşula bağlanmıştır. Yukarıdaki açıklamalara göre bu protokolün ilam olarak kabulü ve ilamlı takipte infaz kabiliyeti bulunmamaktadır. Mahkemece, şikayetin kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir. SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.