Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 331 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 7495 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair.... Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 24.03.2011 gün ve 635/118 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı ... vekili dava dilekçesinde; vekil edeninin eşi ...’un 26.02.1988 tarihinde vefat ettiğini, geriye mirasçı olarak ilk eşinden olma çocukları ...e, .., ..., ..., ... ile vekil edeninden olma çocukları ... ve ...’un bıraktığını, Tapu Sicil Müdürlüğü'nde yapılan taksim sözleşmesinin vekil edenine imzalattırdığını , vekil edeninin sağır, dilsiz, okur ve yazar olmadığını, buna karşın imza atılırken sadece tanık dinlemekle yetinildiğini, tercüman bulundurulmadığını, yapılan sözleşmenin bu nedenle geçersiz olduğunu, paylaşım sözleşmesinin Tapu Sicil Müdürlüğü'nde 08.07.1999 tarihinde yapıldığını belirterek muris...’tan kalan 157 ada 15, 265, 474, 547, 610 ve 1918 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile vekil edeninin yasal miras hakkı olan ¼ oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı ... cevap dilekçesinde; taşınmazların haricen taksim edildiğini, iddianın yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. 27.02.2007 tarihinde yargılama oturumunda dinlenen davalılardan..., ... ve ...; babalarının sağlığında ... mevkiinde bulunan taşınmazın davacı ...’ya verdiğini, bu mevkideki hisseyi vermeyi kabul ettiklerini, ancak diğer taşınmazlardaki paylarının verilmesini kabul etmediklerini bildirmişler, davalı ...’ta 10.04.2007 tarihli yargılama oturumda aynı beyanda bulunmuştur. Davalı ... 27.02.2007 tarihli oturumunda; açılan davayı kabul ettiğini, davalı ... ise, taksimin usulüne uygun yapılmadığını, ... mevkiindeki taşınmazın yapılan taksime uygun olduğunu, bu taşınmazla ilgili davacının talebini kabul etmediğini, bu mevkideki taşınmaz dışında kalan diğer taşınmazlarla ilgili olarak açılan davayı kabul ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece, "474 ve 547 sayılı parsellerle ilgili olarak yapılan paylaşımın doğru olduğunu gerekçe göstermek suretiyle reddine, 265 sayılı parselde pay sahibi olan davalılar...., ...., ... ve... yönünden adı geçenlerin davayı kabul etmesi nedeniyle bu parsel hakkındaki davanın kabulüne, 157 ada 15, 610 ve 1918 sayılı parseller bakımından ise, paylaşım sözleşmesinin geçersiz olması sebebiyle tapu kayıtlarının iptali ile veraset belgesindeki payları oranında davacı ile davalılar adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmesi üzerine" hüküm davalılardan ..., ...,...., ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, 08.07.1999 tarihinde yapılan taksim sözleşmesinin geçersiz olduğu gerekçesiyle açılan, tapu iptali ve tescil davasıdır. Mahkemece, yazılı gerekçeyle bir kısım parseller bakımından davanın kabulüne, bir kısım parseller yönünden ise reddine karar verilmiş ise de; Mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı vekili dava dilekçesinde, vekil edeninin sağır, dilsiz, okur ve yazar olmadığını, bu nedenle 08.07.1999 tarihinde yapılan paylaşım sözleşmesinin geçersiz olduğunu, her ne kadar tanıklar dinlenilmiş ise de, tercüman hazır bulundurulmadığını belirterek iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Sağır ve dilsiz olanların yaptığı işlemlerde Noterlik Kanunu’nun 73. maddesi gereğince tercüman hazır bulundurulması gerekirken, taksim sırasında sağır ve dilsiz bakımından tercümanın hazır bulundurulmadığı belirlenmiştir. Yine HMK'nun 263. (HUMK. m. 270) maddesi gereğince belirtilen özellikleri taşıyan tanıklar bakımından tercümanın hazır bulundurulması gerekmektedir. Tanıklar bakımından aynı zamanda Tapu Sicil Tüzüğü'nün 17/c maddesinde de düzenleme söz konusudur. Ancak tercümanın hazır bulundurulması konusunda bir açıklamaya yer verilmemiştir. Bu nedenle Tapu sicil Müdürlüğü'nde yapılan 08.07.1999 tarihli paylaşım sözleşmesi nedeniyle davacının sahip olduğu özellikler göz önünde bulundurularak dilinden ve özelliklerinden anlayan bir tercümanın hazır bulundurulması gerekirken sadece tanıkların dinlenilmesiyle işlem yapılması usul ve kanuna aykırıdır. Bu nedenle sözleşmenin geçerli olduğundan söz edilemez. 4721 sayılı TMK'nun 396 ve devamı maddeleri üzerinde yapılan incelemede, (TMK. m. 404, 405, 406, 407 ve 408) sağır ve dilsiz olanların vesayet altına alınacağına dair, zorunlu bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Davacı ve vekili de bu konuda herhangi bir istekte bulunmadıklarına göre davacının yalnızca sağır ve dilsiz olması nedeniyle vesayet altına alınmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle hükmü temyiz edenlerin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde bulunmamıştır. Yapılan bu saptama karşısında kök muris...’tan kalan taşınmazlar bakımından murisin veraset belgesindeki miras payı gözetilerek ve sadece onun payıyla sınırlı olarak tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken HMK'nun 26. ( HUMK. m. 74.) maddesine aykırı olarak istek dışına çıkılarak dava ve isteği bulunmayan kişiler bakımından da iptal ve tescile karar verilmesi doğru bulunmamıştır. Hakim iddia ve savunmaya bağlı olup ondan sonrasına ve başka bir şeye karar veremez. Dava konusu 610 sayılı parsel,... ... ,... ..., ... ..., ..., ... ..., .. ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...,...., ..., ....,... ..., ... .., .. .. ve .. ... adlarına paylı mülkiyet biçiminde tapuda kayıtlı iken, davalılar arasında yer alan ve tapu kaydında paydaş olarak bulunan davacı ...’un payını ...’a 12.11.2010, ... mirasçılarının ise, 21.10.2009 tarihinde ...l’e dava tarihi olan 19.12.2006 tarihinden sonra adlarına bulunan payların tapuda yaptıkları satışla devrettikleri anlaşıldığından HMK'nun 125. (HUMK. m. 186. ) maddesi gereğince davacı taraftan seçimlik hakkının sorulması, bu satılan paylarla ilgili olarak davayı yeni maliklere karşı yürütmek istedikleri takdirde satılan paylar bakımından davanın yeni maliklere yöneltilmesi, davada taraf durumunu almalarının sağlanması, seçimlik hakkını bedel yönünde belirledikleri takdirde davanın eski maliklere karşı yürütülmesinin düşünülmesi ve bu konuda davacı tarafın imzalı beyanlarının alınması, ondan sonra toplanacak tüm deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeli hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Davalılar ..., ...,...., ... vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 119,45 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden bir kısım davalılara iadesine 17.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.