S……. ile A…….., Hazine ve Y…… S…… Belediye Başkanlığı aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair (Bünyan Sulh Hukuk Mahkemesi)'nden verilen 01.11.2010 gün ve 231/405 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı miras yoluyla intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak 199 ada 107 parsel sayılı taşınmazın 10.000 m2 yüzölçümlü bölümünün tapu kaydının iptali ile miras bırakanı Hüseyin mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı A…….., dava konusu taşınmazın babası Ö…….'den intikal ettiğini, mirasçılar arasında yapılan taksim sonucu kendisine düştüğünü açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Diğer davalılar Hazine ve Y…… S…… Belediyesi temsilcileri cevap vermedikleri gibi yargılama oturumlarına katılmamışlardır. Mahkemece, dava konusu taşınmazın 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu uygulama kapsamında kaldığını, bu nedenle beş yıl süreyle kısıtlı bulunduğunu açıklayarak 3083 sayılı Yasa'nın 13/5. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu 199 ada 107 parsel sayılı taşınmaz 05.09.2002 tarihinde kadastro çalışmaları sonucunda tarla vasfı ile 1/4'er paylı olarak A…….., A……., R……. ile M…….. adlarına tespit ve tescil edilmiş, ardından 06.11.2007 tarihinde yapılan taksim sonucu A……. adına sicil oluşmuştur. Mahkemenin kararına esas aldığı "...3083 sayılı Kanun gereğince devir, temlik, ipotek edilemez ve satış vaadine konu olamaz..." şerhi 09.03.2010 tarihinde verilmiştir. Mahkemenin hükmüne esas aldığı 3083 sayılı Kanun'un 13. maddesi 3083 sayılı Kanun'un uygulama alanında kalan yerlerle ilgili tapuya tescil işlemleri sonuçlanıncaya kadar özel kişilerle özel hukuk tüzel kişilerine ait arazinin mülkiyet ve zilyetliğinin devir ve temlik edilemeyeceğini düzenlemiş, kısıtlama süresini de beş yıl olarak belirlemiştir. Beş yıllık süre içerisinde mahkemeler tarafından devir ve temliki gerektiren bir karar verilemez hükmü; davacının TMK'nın 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesine göre kadastrodan önceki sebeplere dayanarak taşınmaz üzerindeki zilyetlikten kaynaklanan ayni hakkının tanınmasını ve taşınmazın adına tapuya tescilini talep etmesini engelleyen bir hüküm değildir. Davacı eldeki davada 2002 yılında yapılan kadastrodan önceki zilyetliğine dayanmaktadır. Açılan bu dava 3083 sayılı Kanun'un 13/5. maddesinde açıklandığı biçimde satış vaadi ve bunun gibi sözleşmelerden kaynaklanan devir ve temliki amaçlayan bir dava değildir. Mahkemece açıklanan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Mahkemece yapılacak iş; iddia ve savunma çerçevesinde tüm taraf delillerini toplamak, değerlendirmek ve hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı hükmün HUMK'nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA) ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 06.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.