Abdullah ile Adnan ve Gülseren aralarındaki tapu iptali, tescil ve alacak davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair (Büyükçekmece Üçüncü Asliye Hukuk Mahkemesi)'nden verilen 07.10.2009 gün ve 491/1117 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü: Davacı, 2003 yılında davalılardan harici satış suretiyle satın aldığı 1637 ada 3 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı B Blok 6 kat 23 nolu bağımsız bölümün davalı Adnan üzerindeki tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline, bunun mümkün olmaması halinde bu yerin dava tarihindeki değerinin davalılardan alınarak kendisine ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalılara dava dilekçesi ve duruşma günü Tebligat Yasası hükümlerine uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen yargılama oturumlarına katılmamışlar ve cevap vermemişlerdir. Mahkemece, davalı Gülseren'e yönelik davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı Adnan'a yönelik davanın alacağa ilişkin olarak kabulüne ve 22.000,00 TL'nin bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine yönelik hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, harici satışa dayalı tapu iptali ve tescil; olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir. Dosya arasında bulunan tarihsiz harici satış sözleşmesi, davacı ile davalı Adnan arasında düzenlenmiştir. Belirtilen sözleşmede imzası bulunmayan davalı Gülseren; dava konusu taşınmazın tapu kayıt maliki değildir. Bu bakımdan mahkemece davalı Gülseren yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik görülmemiştir. Dosya arasında bulunan kayıt ve belgelere göre; dava konusu 1637 ada 3 parsel sayılı taşınmaz, davanın dayanağını oluşturan satışın yapıldığı iddia olunan tarihte, davalı Adnan adına kayıtlı bulunmaktadır. Kanunun açıkça izin verdiği haller dışında (TMK'nın 713/2, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 13/B-b maddesine göre) kural olarak tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmazın tapu dışı satışı TMK'nın 706, Borçlar Kanunu'nun 213, Tapu Kanunu'nun 26, Noterlik Kanunu'nun 60/3 ve 89. maddeleri hükümleri karşısında resmi şekilde ya-pılmadıkça hukuki sonuç doğurmazlar. Böyle bir satış taşınmazı tapu dışı satın ve devralan kişiye herhangi bir hak bahşetmez. Mahkemece, davalı Adnan bakımından bu gerekçe ile tapu iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin tapu iptal ve tescil davasının reddine yönelik temyiz itirazlarının reddi ile hükmün bu bölümünün ONANMASINA, Ancak, davacı, haricen davalılar tarafından kendisine satılıp tapuda ferağından kaçınılan taşınmazın bedelini istemiştir. 10.07.1940 tarih ve 1939/2 E., 1940/77 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, harici satışın hüküm ifade etmemesi halinde taraflar, satışın kanıtlanması durumunda verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca isteyebilirler. Taşınmazın güncel karşılığı'talep edilemez (07.06.1939 tarih ve 1936/31 E., 1939/47 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı). Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin malvarlığından diğerinin malvarlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır ve bu ilke; haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirme yükümlülüğü altında bulunduğunu ifade eder. Davacı tarafından 2003 yılında davalı Adnan'a dava konusu taşınmazın satış bedeli karşılığı 22.000,00 TL'nin ödendiği hususuna davalı tarafından açıkça karşı konulmadığı gibi, dinlenen davacı tanıklarının beyanları ve dosya arasında yer alan satış senedi ile bu husus sabit bulunmaktadır. Davacı dava dilekçesinde, taşınmazın dava tarihindeki değerinin tespit edilerek davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Az yukarıda açıklanan ilkeler karşısında taşınmazın güncel karşılığı istenemez. Davacının ödediği bedelin ödeme tarihinden itibaren çeşitli eko-nomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, döviz kurları, altın, memur maaşı ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri unsurların ortalamaları alınmak suretiyle dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün denkleştirici adalet ilkeleri gereğince saptanması gerekir. Bu nedenle, dosyanın konusunda uzman mali müşavir veya muhasebeci, bankacı ve hukukçudan oluşan üç kişiden kurulu bilirkişi heyetine tevdi edilerek davalı Adnan'a harici satış nedeniyle ödenen bedelin uyarlama kuralları gereğince hesaplanması, denetime açık ve gerçek durumu yansıtır rapor alınması, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, satış bedelinin tahsiline karar verilmiş bulunması doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, harici satış bedeline yönelik temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle, eksik incelemeye dayalı usul ve kanuna aykırı hükmün belirtilen nedenden ötürü HUMK'nın 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 07.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.