MAHKEMESİ : Beyşehir Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 18/07/2012NUMARASI : 2010/297-2012/556A.. Ö.. ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Beyşehir Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 18.07.2012 gün ve 297/556 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı dava dilekçesinde, babası M.. Ö..'in zilyetliğinde iken 10 yıl önce ölümüyle mirasçılar arasında yapılan taksimde kendisine düşen 210 ada parselin kadastro çalışmalarında Hazine adına tespit ve tapuya tescil edildiğini açıklayarak, Hazine üzerindeki kaydın iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, taşınmaz Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğundan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulüne ve 20.06.2012 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 5.758,07 m2'lik yerin tapu kaydının iptali ile davacı A.. Ö.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK’nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Taşınmazın bulunduğu bölgede 4753 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Toprak Tevzi Komisyonu'nca çalışmalar yapıldığı ve taşınmazın meradan açıldığı gerekçesiyle Hazine adına belirlemelerin yapıldığı saptanmıştır. Mahkemece, kadim ve tahsisli mera üzerinde durulmadığı bu konuda herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı gibi yerel bilirkişi beyanları ile yetinilmiştir. 210 ada sayılı parselin Hazine'ye ait 08.04.1967 tarih sıra nolu tapu kaydına dayalı olarak 2006 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tescil edildiği saptanmıştır. Dosya arasında bulunan belirtmelik tutanağı ile tablendikatif belgelerine göre, taşınmazın toprak tevzinin sayılı parselin belirtmelik numarası ile 8-10 seneden beri meradan açmak suretiyle işgalcileri tarafından kullanıldığı açıklanmıştır. 4753 sayılı Kanun hükümleri gereğince, Toprak Tevzi Komisyonları'nca Hazine adına belirleme yaptıktan ve tapuya tescil edildikten sonra oluşan tapu kayıtlarının sicilinin oluştuğu tarihten (tapu kaydının oluştuğu 08.04.1967) geriye doğru 20 yıllık kazanma süresinin olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Taşınmaz 08.04.1967 tarihinden itibaren tapuda kayıtlı yerlerden olduğundan, bu tür taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik hukuken herhangi bir değer taşımaz ve işgalcisine herhangi bir hak bahşetmez. Bu nedenle, taşınmazların tapuya bağlandığı tarihten itibaren taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetlik hesaba katılmaz.O halde Mahkemece yapılacak iş; taşınmazın bulunduğu köye ait tahsisli ve kadim meraya ait tapu, vergi ve buna ilişkin harita ve belgelerin İl, İlçe Özel İdare Müdürlükleri ile Kadastro ve Tapu Müdürlükleri'nden istenmesi, getirtilerek dosya arasına konulması, 4753 sayılı Toprak Tevzi Komisyonları'nca yapılan çalışmalar sonucu düzenlenen mera paftalarının İl Tarım Müdürlüğü'nden getirtilerek dosya ile birleştirilmesi, taraflara meradan yararı bulunmayan komşu köylerden tanık bildirmesi için süre ve imkan verilmesi, yerel bilirkişi aynı şekilde meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından seçilmesi, bildirilen tanıklar ve tespit edilen yerel bilirkişilerin HMK’nun 243 ve 244. maddeleri gereğince, davetiyeyle keşif yerine çağrılması, uyuşmazlığın taşınmazlara ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenilmesi, yukarıda açıklandığı biçimde getirtilecek olan tahsisli ve kadim mera kayıtları, haritaları ile Toprak Tevzi Komisyonu'nca düzenlenen mera paftalarının teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, dava konusu parsellerin tahsisli ve kadim mera kayıtları kapsamında kalıp kalmadığının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanması, tahsisli ve kadim mera kayıtları ile paftaları kapsamında kalmadığının saptanması halinde bu taktirde kadim mera araştırılmasının yapılması, komşu köylerden Mahkemece belirlenen yerel bilirkişiler ile tarafların komşu köylerden seçerek bildirdikleri tanıklardan dava konusu parsellerin meradan açılan yerlerden olup olmadığı yönünde bilgilerine başvurulması, bu konuda kendilerine sorular yöneltilerek durumun açıklığa kavuşturulması, kadim meradan açılan yerlerden olmadığının tespit edilmesi halinde davacının eklemeli zilyetliğinin hangi tarihte başladığı, kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğünün yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulması ve ondan sonra oluşacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-2 bendi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 20.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.