Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 278 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 9093 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : ŞikayetTaraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hüküm davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. KARARBorçlu vekili, müvekkili kurum hakkında uygulanan haciz işlemlerinin 6552 sayılı Yasa ile eklenen 5395 SK'nun 15/son maddesi ve 5393 sayılı Kanun'un 15. maddesi fıkraları uyarınca yasaya aykırı olduğunu belirterek, icra müdürlük işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; borçlu kurumun yasal sürede mal beyanında bulunduğu, gösterdiği gayrimenkulün borca yeter olup olmadığı değerlendirilmeden haciz talebinin kabul edilip işlem yapılmasının yerinde olmadığı, kaldı ki 5395 sayılı Kanun'un 15/son fıkrasınca belediyenin kamuya tahsisli mallarının haczedilemeyeceği gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verilmiş, hüküm, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.11.09.2014 tarihli 29116 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6552 sayılı Kanun'un 121. maddesi ile 5393 sayılı Belediye Kanunu 15. maddesine eklenen fıkranın birinci cümlesinin; ''... ve haciz işlemi sadece gösterilen bu mal üzerine uygulanır'' ibaresi ile ''...veya kamu hizmetlerini aksatacak...'' ibaresi, Anayasa Mahkemesi’nin 17/6/2015 tarihli ve E.: 2014/194, K.: 2015/55 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir.Yine aynı Yasa'nın 123. maddesi ile 5393 sayılı Kanun'a eklenen Geçici 8. maddede “15'inci maddenin son fıkrası hükümleri, devam eden her türlü icra takipleri hakkında da uygulanır. Bu maddenin yürürlük tarihinden önce yapılmış icra takipleri gereğince konulan tüm hacizler, söz konusu fıkra hükümleri dikkate alınarak kaldırılır.” hükmü ise Anayasa Mahkemesi’nin 17/6/2015 tarihli ve E.: 2014/194, K.: 2015/55 sayılı Kararı ile iptal edilerek yürürlükten kaldırılmıştır.Dava konusu icra takibi 6552 sayılı Yasa'nın yürürlüğünden sonra 30.06.2015 tarihinde başlatılmış olup, iptal edilen kısımlar nazara alındığında borçlunun mal beyanında bulunmasını takiben haciz konulmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. İcra Mahkemesi'nin şikayeti bu nedenle kabulü doğru değildir. Ayrıca, 5393 sayılı Yasa'nın 15. maddesinde; "Belediyenin proje karşılığı borçlanma yoluyla elde ettiği gelirleri şartlı bağışlar ve kamu hizmetinde fiilen kullanılan malları ile belediye tarafından tahsil edilen vergi, resim ve harç gelirleri haczedilemez" hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan, yine bu maddeye göre haczedilmezlik şikayetinin kabul edilebilmesi için mahcuzların kamu hizmetinde "fiilen" kullanılması gerekli olup, kamuya tahsis kararı alınmasının sonuca etkisi bulunmamaktadır. Somut olayda; İİK 89/1 gereği haciz ihbarnameleri ile ... ve ... İletişim Hizmetlerinde doğmuş, doğacak haklar ve borçluya ait taşınmazlara haciz konulduğu görülmektedir. Mahkemece anılan kurumlardan borçlu lehine doğan hak ve alacakların niteliği açıkça araştırılıp, 5393 sayılı Yasa'nın 15. maddesi kapsamında belediyeye ayrılan paylar olup olmadığı ile taşınmazların niteliği araştırılarak fiilen kamu hizmetinde kullanılıp kullanılmadığının belirlenmesinden sonra sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi de isabetsiz olduğundan bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK'nun 366. ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; taraflarca İİK'nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 29,20 TL'nin temyiz edene iadesine 17.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.