S.. Ş.. ve müşterekleri ile Vakıflar Genel Müdürlüğü H... A.. mirasçıları tereke temsilcisi F.. I.. E.. aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair İ... 6.Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 12.06.2007 gün ve 97/147 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı Samim Şişmanoğlu vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise davalı H.. A.. miras ortaklığı temsilcisi vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13.05.2008 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat F.. K.. geldi. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı S.. Ş.. ve arkadaşları vekili, dava konusu taşınmazı vekil edenlerinin miras bırakanı H...’in 12.12.1939 tarihinde H.. A.. mirasçılarından tapu dışı yoldan satın ve devraldığını, o tarihten dava tarihine kadar davasız, aralıksız ve malik sıfatıyla 20 yıldan fazla süreyle koşullarına uygun olarak tasarrufta bulunduğunu, kadastro yoluyla oluşturulan 811 ada 6 parselin tapu kaydının TMK.nun 713/2. maddesi hükmü uyarınca hukuki değerini yitirdiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekili, Sultan Beyazıt Vakfından icareli olan dava konusu taşınmazın mahlulen vakfına döndüğünü, bu tür taşınmazların olağanüstü zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilemeyeceğini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Dava dilekçesinde isimleri açıklanmaksızın davalı olarak gösterilen H.. A.. mirasçılarını temsilen miras ortaklığı temsilcisi, tapulu taşınmazların haricen satışının geçersiz olduğunu ve olağanüstü zamanaşımı yoluyla edinilemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, kayıt maliki H.. A..’in bilinen bir kişi olduğu, bir kısım mirasçıların satışının hukuken geçerli sonuç doğuramayacağı, ayrıca tapulu taşınmaz mülkiyetinin Tapu Sicil Müdürü önünde yapılmayan satışının hukuki sonuç doğuramayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı Samim vekili ile davalı H.. A.. miras ortaklığı temsilcisi vekili tarafından temyiz edilmiştir. 142 m2 yüzölçüme sahip 811 ada 6 parsel 10.8.1942 tarihinde tutanağın özel sütununda gösterilen tapu kaydına dayanılarak ½ payı Mehmet Şerif, ½ payı Habibe Adalet adına tespit ve tescil edilmiş, tutanağın ve tapu kaydının beyanlar hanesinde Sultan Beyazıt Vakfından icareli olduğu açıklanmıştır. Tapu kaydındaki bilgilere göre, 15.3.1969 tarihinde taviz bedelinin ödenmesi nedeniyle vakıf şerhi silinmiştir. Sicilin oluşmasından sonra davacı Vakıflar Genel Müdürlüğünü temsilen İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğünün hasımsız olarak İ.. 4. Asliye Hukuk Mahkemesine açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda 10.02.1992 gün ve 20/53 esas ve karar sayılı kararla mahluliyet ilmühaberine dayanılarak dava konusu parselin tapu kaydının iptali ile Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tesciline karar verilmiştir. Habibe Adalet miras ortaklığı temsilcisinin Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine açmış olduğu dava sonunda İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.7.2006 gün, 281/196 esas ve karar sayılı kararıyla tapu kaydının tümünün iptaliyle Habibe Adalet mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş, Vakıflar Genel Müdürlüğünün temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince kayıt maliki M.. Ş.. mirasçılarının usulüne uygun bir davalarının bulunmadığı, ıslah yoluyla da davaya dahil edilemeyecekleri gerekçesiyle bu kişinin payı yönünden M.. Ş..’in payına yönelik hüküm bölümünün bozulmasına, H.. A.. payına ilişkin hükmün doğru olduğu vurgulanarak dosya mahkemesine geri çevrilmiştir. Bozmadan sonra yapılan işlemler dosya içeriğinden anlaşılamamıştır. Tapu kaydı halen Vakıflar Genel Müdürlüğü üzerinde bulunmaktadır. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın tamamının veya bir parçasının veya bir payının tapu dışı yoldan satışı veya olağanüstü zamanaşımı yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Bundan ayrı vakıf taşınmazların aynı yoldan edinilmesi de mümkün bulunmamaktadır. Mahkemenin bu yöne ilişen gerekçesi yerinde ise de, davada iddianın ileri sürülüş şekli değişiklik arz etmektedir. Davacılar, TMK. nun 713/2. maddesine dayanarak iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Az öncede açıklandığı üzere, tapulu bir taşınmazın olağanüstü zamanaşımı yoluyla edinilmesi mümkün değil ise de, yasaların açıkça düzenlediği halde ve koşulların oluşması halinde kazanılması mümkün olabilir. Görülmekte olan davada Sultan Beyazıt Vakfından icareli olan dava konusu parselin taviz bedeli ödenmek suretiyle vakıf şerhi silindiğine göre taşınmazın vakıfla bağlantısı da kesilmiş olup, koşulları oluştuğu taktirde böyle bir yerde edinilebilir. Davacılar dava dilekçesinde, tapu kaydının gerçekleşen olağanüstü zamanaşımı yoluyla hukuki değerini yitirdiğini ileri sürmüş bulunduklarına göre uyuşmazlığın TMK. nun 713/2. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi ve çözüme kavuşturulması gerekir. Bu açıklamalar karşısında mahkemenin gerekçesi yerinde ve yasal görülmemiştir. Yargılamanın devamı sırasında davacı S... dışındaki diğer davacılar S..’i mirasçı bırakmak suretiyle vefat etmiş olup, dava adı geçen kişinin vekili tarafından yürütülüp sonuçlandırılmıştır. İşin esasına gelince; az yukarıda açıklandığı üzere dava konusu taşınmaz Sultan Beyazıt Vakfından icarelidir. İcareteynli ya da mukataalı vakıf malın asıl maliki mutasarrıfı olmayıp vakıf tüzel kişiliğidir. Mutasarrıf adına bulunan kayıt mülkiyete değil, tasarrufa delalet eder. Başka bir anlatımla mülkiyeti vakfında kalmak üzere kullanma hakkı mutasarrıfına ve onun ölümü halinde mirasçılarına geçer. 5.6.1935 tarihinde kabul edilen 2762 sayılı Vakıflar Kanununun 26 ve devamı maddeleri uyarınca icareteynli ve mukataalı taşınmazların tasfiyesine gidilmiştir. Bu kanunun 27.maddesinde mukataalı veya icareteynli gayrimenkullerin mülkiyeti icare veya mukataalarının 20 misli bir taviz karşılığında mutasarrıfına geçeceği açıklanmış, 28 ve 29.maddelerde taviz bedelinin ödenmesi ve mutasarrıfı adına tapuya tescili işlemi düzenlenmiştir. Anılan kanunun değişik 29.maddesinin 1.fıkrasında, 10 yıl içinde taviz vermek yoluyla icareteyn veya mukataa kayıtları terkin edilmemiş gayrimenkullerin mülkiyetinin on yıl sonunda kendiliğinden mutasarrıfına geçeceği ve vakfın hakkının da ivaza döneceği belirtildikten sonra 2.fıkrasında da mülkiyeti mutasarrıfına geçmiş olan taşınmazların maliklerinin kanunun yayımı tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipte bu husus tapu kaydına işlenmemiş bulunanlar ayrık bırakılarak işlenmemiş olan taşınmazların mahlülen vakfına rücu edeceği hükme bağlanmıştır. Yasada öngörülen on yıllık süre sonradan 1945 yılında kabul edilen 4775 sayılı Yasa ile 13.12.1955 tarihine kadar uzatılmıştır. Yukarıda da açıklandığı üzere taviz bedelinin ödenmesi nedeniyle vakıf şerhi 15.3.1969 tarihinde silinmiştir. Tüm bu açıklamalar karşısında dava konusu taşınmazın taviz bedelinin ödenmesi nedeniyle vakıfla bağlantısının kesildiği 13.12.1955 tarihinden itibaren olağanüstü zamanaşımı yolu ve zilyetlikle edinilmesi mümkün hale gelmiştir. Toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davacıların 4775 sayılı Kanunla uzatılan 10 yıllık sürenin bitim tarihi olan 13.12.1955 tarihinden dava konusu parselin hükmen Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil edildiği tarihe kadar 20 yıldan fazla süreyle davasız, aralıksız, malik sıfatıyla zilyet olduğu belirlendiğine, Habibe Adalet mirasçıları davada taraf durumunu almış bulunduklarına ve bu pay intikal görmediğine göre onun payı TMK. nun 713/2. maddesi karşısında hukuki değerini yitirmiş olmaktadır. Yukarıdan beri yapılan tüm bu açıklamalar karşısında H.. A.. payı hakkındaki davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Diğer kayıt maliki M.. Ş..’in payı yönünden bu aşamada aynı sonuca ulaşmak mümkün değildir. Kayıt maliki M.. Ş..’in mirasçılık belgesi istenilmediği için mirasçı bırakıp bırakmadığı, ona ait payın mahlulen vakfına dönüp dönmediği dosyadan anlaşılmamaktadır. Görülmekte olan davada idarece alınan mahluliyet belgesine dayanılarak dava konusu taşınmaz hükmen Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tapuya tescil edilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.06.1976 gün, 87/2087, 6.12.1985 gün 644/997 ve 25.1.1995 gün 1994/2-696-1995/1 sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği üzere mahluliyet kararları aksi sabit oluncaya kadar uyulması gereken geçerli belgelerdendir. Dava açılmakla mahluliyet kararına karşı çıkılmış bulunulmaktadır. Vaziyet kararları aleyhine ancak idari yargı yerine başvurulabileceği halde, mahluliyet kararlarına yönelik itirazların adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekir. Tüm bu açıklamalar karşısında davacı, idarece dava konusu taşınmaz hakkında alınan mahluliyet belgesinin toplanan delillere göre yerindeliğinin incelenmesi icap eder. Açıklanan hususlar gözönünde tutularak kayıt maliki M.. Ş..’in adına yazılı bulunan pay bakımından gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, hiç mirasçı bırakmadan ölmüş ise ona ait pay mahlulen vakfına dönmüş olacağından bu tür bir yerin olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılamayacağının düşünülmesi, adı geçen kişinin mirasçısı mevcut ise kazanma koşulları gözönünde tutularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir. Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında kayıt maliki H.. A.. miras ortaklığı temsilcisi vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle H.. A.. miras ortaklığı temsilcisi vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının REDDİNE, davacı Samim Şişmanoğlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 13,10 YTL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 13.05.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.