MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapusuz Taşınmaza Elatmanın Önlenmesi,Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar ve davalı ... vekili taraflardan temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.KARARDavacılar ..., Mehmet ve ... vekili; dava dilekçesinde sınırları gösterilen... ve ...mevkiindeki tapusuz taşınmazların, tarafların ortak miras bırakanları ...'den kaldığını, tapu kayıtlarının bulunmadığını, murisin ölümünden sonra... mevkiindeki taşınmazın taksim edilmediğini, davacı ...'in de bu taşınmazda miras payının bulunduğunu, ...mevkiindeki taşınmazın ise, miras bırakan ... tarafından sağlığında davacılardan ...'e hibe edildiğini, o tarihten beri ...'in zilyetlik ve tasarrufunda bulunduğunu ileri sürerek, davalıların her iki taşınmaza yönelik müdahalelerinin önlenmesine karar verilmesini istemiştir. Bir kısım davalılar ..., ..., ..., ... ve ...; davaya konu... mevkiindeki yerin ortak muris ...'den intikal ettiğini, murisin ölümünden sonra mirasçıların bir araya gelerek taksim yaptıklarını, bu bölge'nin taksimle ...'e isabet ettiğini, ...mevkiindeki yerin ise, 25.11.1970 tarihinde ortak miras bırakan ... tarafından ..., ..., ... ve ... adına ... ...'den satın alındığını, bu taşınmazın bölüşülmediğini ve halihazırda herkes tarafından kullanıldığını iddia ederek davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece, davalılardan ...'in... mevkiindeki taşınmaza elatmasının önlenmesine, ...mevkiindeki taşınmaz için ise, davacının dayanak bağış senedinin, dava konusu olduğu belirtilen ve krokide sarı renk ile taralı alanı kapsamadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi üzerine, hüküm davacılar ile davalı ... vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir. Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince;1-Davacılardan ..., ...mevkiindeki tapusuz taşınmazın öncesinde ... ...'e ait iken, miras bırakanı ...'e satıldığını, ...'in de mevkii ve sınırlarını gösteren 16.08.1969 tarihli adi hibe senediyle taşınmazı kendisine bağışladığını, o tarihten beri kendisinin zilyetlik ve tasarrufunda olduğunu, ne var ki, davalıların kullanımına tecavüz ettiğini ileri sürerek müdahalenin önlenmesi isteğinde bulunmuştur. Yapılan keşif, taraf beyanları, teknik bilirkişiler tarafından düzenlenen 04.04.2014 tarihli rapor ve ekindeki krokiye göre, sadece sarı ile taralı kuzey sınırındaki taşınmaz bölümü dava konusu olmayıp, söz konusu taşınmazın krokide gösterilen tamamının (kuzeyi ... evi, güneyi ... tarlası, doğusu ... tarlası, batısı yol) dava konusu yapıldığı ve davacı ... tarafından, davalıların çevresine atık su vermek, keçi ağılı yapmak, tavuk kümesi yapmak ve odun deposu olarak kullanmak suretiyle bu yere tecavüzde bulunulduğunun ileri sürüldüğü anlaşılmıştır. Mahkemece bu iddialar doğrultusunda, taşınmazın bulunduğu yerde yerel ve teknik bilirkişiler aracılığı ile yapılacak keşifte taraf tanıklarının dinlenilmesi, iddia ve savunma doğrultusunda beyanlarının alınması, haksız tecavüzün bulunup bulunmadığı üzerinde durulması gerekirken, bu yöne ilişkin herhangi bir araştırma yapmaksızın, davacının dayanak bağış senedinin dava konusu taşınmazın kuzey bölümünde bulunan sarı taralı alanı kapsamadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. 2-Davalı ...'in davacılardan ... ve ...'e yönelik temyiz itirazlarına gelince; Dosya içeriğine, toplanan delillere, taraf beyanlarına, tanık ifadelerine göre, dava konusu taşınmazların öncesinin ...'e ait olduğu sabit olup, bu kişinin ölümü üzerine alınan mirasçılık belgesine göre, davacılardan ... ve ...'in mirasçılık sıfatının bulunmadığı anlaşıldığına göre, bu davacılar yönünden aktif dava ehliyeti bulunmadığından her iki taşınmaz yönünden açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir. Bu yön düzeltilmeden... mevkiindeki taşınmaz yönünden kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir. 3-Az yukarıda açıklandığı gibi dava konusu taşınmazların öncesinin, bir kısım tarafların miras bırakanları ...'e ait olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalılar tarafından,... mevkiindeki taşınmazın taksime dayalı olarak halihazırda davalı ... tarafından kullanıldığı iddia edilmiş ise de, dava konusu... mevkiindeki taşınmazın geçerli bir taksime konu olabimesi için mirasçıların eksiksiz olarak taksime katılmaları gerekir. Ne var ki, dosya içerisindeki taraf ve tanık beyanlarından davacı ...'in sözkonusu taksime katılmadığı anlışmaktadır. Bu belirlemeye göre, ... mirasçıları arasında yapıldığı ileri sürülen taksim geçerli olmadığından, taşınmazda her bir mirasçının elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre miras hakkı bulunmaktadır. Mirasçılardan birinin diğerinin miras hakkını ihlal edecek şekilde müdahalesi elatmanın önlenmesi davasına konu olur. Nitekim, dosya içerisinde toplanan delillere göre, davacılardan ...'in uyuşmazlık bulunmaksızın kullandığı belirli bir yer bulunmadığından davalı ... aleyhine açılan davanın kubulüne karar verilmesi doğru ise de, söz konusu karar infaza elverişli bulunmamaktadır. Elbirliği mülkiyetinde her bir malikin kullanımına engel olunmasının ortadan kaldırılmasına, bu yolla müdahalenin önlenmesine karar verilmesi yerine, yazılı şekilde infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ: Davacıların ve davalılardan ... vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde ayrı ayrı temyiz edenlere iadesine, 16.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.