Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 265 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6965 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki davanın kabulüne dair... Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 23.06.2010 gün ve 162/77 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı ... tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacılar vekili dava dilekçesinde; tarafların kardeş olduklarını, davacıların evlenme nedeniyle başka yerde ikamet ettiklerini,... Köyünün çeşitli mevkilerinde ortak miras bırakanları...’ndan kendilerine intikal eden 16 adet taşınmazın bulunduğunu, kadastro çalışmaları sırasında ortak miras bırakandan geldikleri halde taşınmazların davalılar adına tespit ve tescil edildiklerini açıklayarak 108 ada 10, 20 – 112 ada 26 – 113 ada 9, 17, 19 – 114 ada 6 – 115 ada 22, 61 – 117 ada 22, 77, 79, 80 – 103 ada 13 – 130 ada 3 ve 135 ada 1 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile ortak miras bırakana ait veraset belgesindeki payları oranında .... mirasçıları adına tesciline karar verilmesini istemiştir.Tüm davalılara dava dilekçesi.... Köyü..adresine tebliğ edilmiştir. Bunlardan sadece ... 14.10.2009 tarihli yargılama oturumunda; davacıların kız kardeşleri olduğunu, babadan kalan yerlerde onlarında haklarının bulunduğunu, kendisinin satın aldığı yerlerin muristen kalmadığını, üçüncü kişilerden satın aldığı yerlerin davacılarla ilgisinin olmadığını, kadastro çalışmaları sırasında davacılara haber verildiğini, ancak kendilerinin gelmediğini bildirmiştir. Mahkemece, “130 ada 3, 135 ada 1, 103 ada 13, 108 ada 10, 20, - 112 ada 26 – 113 ada 9, 19 – 114 ada 6 – 115 ada 22, 61 – 117 ada 22, 77, 79, 80 ve 113 ada 17 sayılı parsellerin davalı ... adına bulunan tapu kayıtlarının iptali ile ... Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2009/375 Esas, 2009/326 Karar sayılı mirasçılık belgesi sahibi 1908 doğumlu...’nun mirasçıları adına veraset belgesindeki payları oranında tapuya tesciline karar verilmiştir.” Hüküm, tüm davalılara yine.... Köyü, ... adresine tebliğ edilmiştir. Temyiz edenin olmaması üzerine Mahkemece, kararın son sayfasının arka tarafına hükmün 01.11.2010 tarihinde kesinleştiği açıklaması verilmiştir. Davacılar vekilinin 02.11.2011 tarihli tavzih dilekçesi ile, tüm parsellerin tam pay olarak davalı ...’na ait olduğu görüşünden hareketle Mahkemece iptal ve tescile karar verildiğini, 130 ada 3, 135 ada 1 ve 103 ada 13 sayılı parsellerin sadece tam pay olarak Hamit adına tapuda kayıtlı bulunduğunu, bunlar dışında kalan tüm parseller paylı mülkiyete tabi olup, Hamit’in bu parsellerde payı olması nedeniyle sadece...’in payları yönünden iptal ve tescile karar verildiğini belirterek 130 ada 3, 135 ada 1 ve 103 ada 13 sayılı parseller dışındaki diğer tüm parsellerde bulunan Mehmet ..,.. ve ... paylarının da iptali şeklinde kararın tavzihen düzeltilmesini istemiştir.Tavzih üzerine Mahkemece verilen 20.01.2012 tarih, 2009/162 Esas ve 2010/77 Karar sayılı tavzih kararı ile... Asliye Hukuk Mahkemesi'ne ait 2009/162 Esas, 2010/77 Karar sayılı 23.6.2010 tarihli ilamın hüküm fıkrasının iki nolu bendi esas alınarak 103 ada 13, 135 ada 1 ve 130 ada 3 sayılı parsellerin ... adına tapuda kayıtlı bulunması nedeniyle tapu kaydının iptali ile davacı ...,...,... ve davalı ... adına ¼’er pay şeklinde, 108 ada 10, 20, 112 ada 26, 113 ada 9, 17, 19 - 114 ada 6 – 115 ada 22, 61 – 117 ada 22, 77, 79, 80 ve 113 ada 17 sayılı parsellerin ise, davalılar...,...,... ve ... adlarına bulunan paylar bakımından ayrı ayrı tapu kayıtlarının iptali ile murisin veraset belgesindeki miras payları oranında tüm mirasçıları adına tapuya kayıt ve tescillerine, hükmün bu şekilde tavzihine karar verilmesi üzerine, tavzih kararı ile esas hüküm davalılardan sadece ... tarafından temyiz edilmiştir.Davalı ... 6 Mart 2012 tarihli temyiz dilekçesinde; İstanbul’da oturduğunu, tavzih kararını almasıyla davadan ve esasla ilgili karardan haberdar olduğunu, kararın yokluğunda verildiğini, bu nedenle temyiz hakkını kullanmadığını, açıklayarak çelişkinin giderilmesini istemiştir. Her ne kadar, davalı ... dilekçesinde, hükmün bozulmasından söz etmemekte ise de, temyiz harcı ile giderleri ve temyize başvuru harcını yatırmış olduğu dosya kapsamıyla belirlendiğinden, isteğinin temyiz dilekçesi niteliğinde olduğunun ve hükmün bozulmasını isteğinin kabulü gerekir. Dosya üzerinde yapılan incelemede, tüm davalılara... Köyü Kangal adresine dava dilekçesinin tebliğ edildiği, hükmü temyiz eden ... adına tebligatın aynı çatı altında kardeşi ...’nun aldığı saptanmıştır. Yerel Mahkemenin 23.06.2010 tarihli kararı ise, aynı adresle kardeşi ....’na tebliğ edildiği, ancak yapılan incelemede ve veraset belgesine göre, .. diye bir kardeşinin olmadığı saptanmıştır. Tavzih kararı ise, davalı ... adına “... ... Evleri, ... Evleri ... ... Mah. No: 22, İç kapı no: 1 ... / ..L”, adresine gönderildiği ve burada eşine tebliğ edildiği belirlenmiştir. Saptanan bu somut olgular karşısında, dava dilekçesi ile Yerel Mahkemenin verdiği 23.06.2010 tarihli hükmün 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine uygun bir biçimde davalı ...’na tebliğ edildiğinin ve usulüne uygun bir tebligat olduğunun kabulüne olanak bulunmamaktadır. Yapılan bu tebligatların usulsüz olduğu açıktır. Davalı ...’ın savunma hakkının kısıtlandığı bir gerçektir. Taşınmazlar ortak miras bırakan.....’ndan kaldığına ve mirasçılar arasında paylaşımın yapıldığından söz edilmediğine göre, terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olup, mirasçılardan birinin yaptığı temyizin sonuçlarından diğer hükmü temyiz etmeyen mirasçılarında yararlanacağı kabul edilmelidir. Bu nedenle davalı ...’nun temyizi tüm mirasçıları kapsadığının kabulü gerekir. Yani, davalı ...’nun temyizi aynı zamanda hükmü temyiz etmeyen mirasçılara da sirayet eder. HMK. nun 305. (HUMK. m. 455) maddesinde; hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yoluyla sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez, denilmektedir. Aynı Kanunun 306. maddesinde ise, tavzih, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklenmek suretiyle hükmü veren Mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası cevap süresi Mahkemece belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur, Mahkeme, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yaparak karar verir. Ancak, gerekli görürse iki tarafı sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir, hükmüne yer verilmiştir. (HUMK. m. 456 vd.) Dosya üzerinde yapılan incelemede, tavzih dilekçesinin diğer taraflara tebliğ edilmediği ve anılan maddelerde belirtilen yöntemin uygulanmadığı, doğrudan dosya üzerinde inceleme yapılarak tavzih kararının verildiği belirlenmiştir. İşin tavzih yoluyla çözülmesi bir an için düşünülse bile, verilen kararın yöntemine uygun bir biçimde hareket edilerek az önce açıklanan madde kapsamları gereğince verilmediği ve usule aykırı hareket edildiği açıktır. Dava konusu taşınmazlardan sadece üç parsel tam paylı olarak davalı ... adına tapuda kayıtlı olup, diğer tüm parseller kadastroca ¼’er pay oranında murisin mirasçılarından yalnızca ..t, ...,.. ve ... adlarına tespit ve tescil edildikleri, kızların devre dışı bırakıldığı dosya kapsamıyla sabit olduğu halde Mahkemece sanki tüm taşınmazların tam paylı olarak davalı ... adına tapuda kayıtlı oldukları görüşünden hareketle iptal ve tescile karar verilmiştir. Hükmün taraflara tebliğ edilmesinden ve kesinleşme bilgisinin verildiği 01.11.2010 tarihinden sonra 02.11.2011 tarihinde davacılar vekili, tavzih isteğinde bulunmuştur. Esasen temyize konu edilmesi gereken bu husus tavzihe konu yapılmıştır. Mahkemece, dava dosyasından el çektikten sonra yeniden hüküm kısmının tamamını ya da fıkralarını değiştirecek biçimde yeniden karar veremez. Böyle bir durum vatandaşın mahkemelere ve kararlara olan güvenini sarsar. Tavzihin olabilmesi için yukarıdaki maddelerden de açıklandığı üzere, kapalı, ve müphem hususların hükümde yer alması gerekir. Somut olayda, kapalı ve müphem bir durum söz konusu değildir. Yerel Mahkeme tavzih kararı ile açıkça hükmün tamamını değiştirmiştir. Bu nedenle, tavzih kararı yerinde olmayıp, usul ve kanuna aykırı olduğundan, Yerel Mahkemenin 20.01.2012 tarih 2009/162 Esas ve 2010/77 Karar sayılı tavzih kararının maddi yanılgıya ve kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle kaldırılmasına karar verilerek esas hükmün temyizen incelenmesine geçildi. Bu açıklamalar karşısında karara verilen kesinleşme şerhi, madde yanılgıya dayalı olup, yok hükmünde sayılmalıdır. Hükmü temyiz eden ...’na yapılan tebligatların hepsinin usulsüz olduğu belirlendiğinden savunma hakkının kısıtlandığının kabulü gerekmektedir. Anayasa’nın 36. maddesinde; “herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir” denilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanamayacağına işaret edilmiştir. HMK'nun 27 (HUMK. m.73). maddesinde, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri kendi haklarıyla bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılamayla ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, Mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirilmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir, denilmektedir. Bu hüküm yani hukuki dinlenilme hakkı kavramı aynı zamanda, taraf teşkilini de kapsamaktadır. HMK'nun 27 ve HUMK'nun 73. maddesi aynı konuya vurgu yapmakta olup, taraflar yöntemine uygun bir biçimde Mahkeme önünde hazır bulundurulmadıkça hakim hükmünü veremez. Hükmü temyiz eden davalı ...,...l’da oturduğu halde, açık adres araştırılması yapılmadan yapılan tebliğlerin usulüne uygun olup olmadığı üzerinde durulmadan adil yargılanma hakkına aykırı düşecek biçimde taraf teşkili sağlanmadan hükmün kurulması usul ve kanuna aykırıdır. Davalı ...’nun temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle kararın 6100 sayılı HMK. nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca hükmün dava konusu tüm parseller bakımından BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve istek halinde 21,15 TL peşin harcın temyiz eden davalıya iadesine 15.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.