Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 264 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6971 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi. ... ve ... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair.... 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 358/495 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılardan ... vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R Davacılar vekili dava dilekçesinde; 302 sayılı parselin ölü... mirasçıları adına tespit ve tescil edildiğini, vekil edenlerinin miras bırakanı .... tarafından 06.03.1970-28.12.1995 tarihleri arasında taşınmazı kullandığını, 1961 yılında ölü... oğlu... mirasçılarından...’ın taşınmazı...’a sattığını,...’ın 06.03.1970 tarihinde vekil edenlerinin murisi...’a haricen satıp devrettiğini ve o tarihten beri taşınmazın vekil edenlerinin murisi ile vekil edenleri tarafından tasarruf edildiğini açıklayarak anılan parselin tapu kaydının iptali ile vekil edenleri adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı ... vekili, davanın süresinde açılmadığını, haksız ve yersiz olarak açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, harici satın alma ve eklemeli zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK'nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Mahkemece, "dava konusu taşınmazın 1961 yılında... kızı....arafından ...’a satıldığı ve bunun da daha sonra davacıların miras bırakanına satıp zilyetliğini devrettiği gerekçesiyle davanın kabulüne" karar verilmiş ise de, Mahkeme'nin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Tapu iptali ve tescil davalarında, kural olarak; dava kayıt malikine kayıt maliki ölüyse mirasçılarına yöneltilerek açılır. 05.05.1961 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 302 parsel, ölü... oğlu... mirasçıları adına tespit edilmiş ve kadastro tutanağının kesinleşmesi ile 20.01.1962 tarihinde tapu kaydı oluşmuştur. Kadastro sırasında ölü... oğlu...’ın mirasçılarının belirlenememesi nedeniyle ölü... oğlu... yazılmak suretiyle mirasçıları adına tespit ve tescil edilmiş olup, tapu kaydının da böylece mirasçılar adına oluştuğunun kabulü gerekir. Davada davalı gösterilen kişilerin... oğlu...’ın mirasçıları olup olmadığı konusunda duraksama söz konusudur.... oğlu...’ın alınmış bir veraset belgesi de bulunmamaktadır. Dosya arasında bulunan ...Gezici Arazi Kadastro Hakimliği'nin 07.03.1964 tarih ve 1962/83 Esas 1964/7 Karar sayılı kararına göre ölü... oğlu...’ın mirasçılarının belirlenememesi nedeniyle ölü...’ın mirasçıları adına tespitin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle davada taraf teşkilinin sağlandığı söylenemez. Az yukarıda açıklanan ilkede göz önünde bulundurularak öncelikle ölü... oğlu...’ın hasımlı (hasım Hazine olacak) veraset belgesinin alınması, alınacak veraset belgesine göre davanın kayıt maliki durumunda bulunan mirasçılarına yöneltilmesi, böylece taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra davanın yürütülmesi gerekmektedir. Taraf teşkili dava koşulu olup yargılamanın başından itibaren her aşamasında Mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulur. Bu hususun kamu düzeni ile ilişkili olduğu konusunda duraksamamak gerekir. Kamu düzeni ilkesi nedeniyle davalı ... vekilinin temyizi, hükmü temyiz etmeyenleri de kapsadığının kabulü gerekmektedir. Mahkemenin davayı nitelendirme biçimi TMK'nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesine yönelik olup, TMK'nun 713/2. fıkrasında belirtilen üç hukuki sebebe ilişkin herhangi bir iddia ileri sürülmemiştir. Bu nedenle Mahkemenin nitelendirilmesi dava dilekçesi ile dosya kapsamına uygun düşmektedir. Kabul şekline göre de, kadastro tutanağının 20.01.1962 tarihinde kesinleştiği gözetilerek 766 sayılı Tapulama Kanunu'nun 31/2 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. fıkralarında öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin kadastrodan önceki hukuki sebep bakımından somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin Mahkemece değerlendirilmediği ve bu konudaki görüşünün ortaya konulmadığı anlaşılmıştır. 20.01.1962 tarihinden itibaren taşınmaz tapulu olup, tapulu taşınmazlar üzerinde sürdürülen zilyetliğin hukuken bir değer taşıyıp taşımayacağının da Mahkemece değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu da kadastrodan sonraki hukuki neden oluşturmaktadır. Davalı ... vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 148,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden ...'a iadesine 15.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.