Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 263 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6229 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi ... ve müşterekleri ile ... Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 19.03.2012 gün ve 159/159 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R Davacılar vekili dava dilekçesinde; kadastro çalışmaları sırasında davalı ... Tüzel Kişiliği adına tespit ve tescil edilen 199479,47 sayılı parselin bir kısmının vekil edenlerine ait olduğunu, miras bırakanları....’den kaldığını, 1987 yılında ölümüyle mirasçılarına intikal ettiğini, muris...’den kalan taşınmazın 36320 m2 olduğunu, bu bölüm bakımından iptal ve tescil istediklerini açıklayarak anılan parselin tapu kaydının 36320 m2 bakımından iptali ile veraset belgesindeki payları oranında vekil edenleri adına tapuya tesciline, davalının müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı ... Tüzel Kişiliğini temsilen köy muhtarı.. 08.12.2011 tarihli keşifte; dava konusu taşınmazın öncesinden beri köylünün kullandığı fundalık yer olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, Teknik Bilirkişiler ... ve ...tarafından dosyaya sunulan ve birlikte düzenlenen 27.02.2012 tarihli ek rapor ve krokide 102 ada 11 sayılı parsel içerisinde işaretlenen geriye dönüşüm yeri olarak saptanan 14.537,96 m2 yüzölçümlü yer bakımından anılan parselin tapu kaydının ifrazı ile aynı ada son parsel numarası verilmek suretiyle tarla niteliğiyle davacı adına kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kadastrodan önceki zilyetlik ve muristen intikal hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK'nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Mahkemece, “davacıların davasının kısmen kabulü ile bilirkişiler... ve ...’e ait 27.02.2012 tarihli bilirkişi raporu ve kroki kararımıza ek kabul edilerek ... İli, ... İlçesi, ... Köyü, 102 ada 11 parsel sayılı taşınmazın güneyinde bulunan 14.537,96 m2'lik Bilirkişi Raporunda geriye dönüşüm yeri ismi verilen alanın ifrazı ile aynı ada son parsel numarasından sonraki numara verilmek suretiyle davacı adına tarım arazisi vasfıyla kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine” biçimde hükümkurulmuştur. Görüldüğü gibi, iptale karar verilmeden “ifrazı” denilmek suretiyle ve 102 ada 11 parselin güneyinde bulunan 14.537,96 m2 söylenmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Söz konusu miktar sanki 102 ada 11 sayılı parselden iptal edilmemiştir, düşüncesiyle ifrazı ile kayıt ve tesciline ibareleri kullanılmıştır. İptal ve tescili istenen miktar 102 ada 11 sayılı parselin içerisinde olduğu ve bu parselin belirtilen 14.537,96 m2 bakımından tapu kaydının iptali ile davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi istenilmiştir. Tapu kaydının iptaline karar verilmeden davacılar adına kayıt ve tesciline karar verilemez. “İfraz” ibaresi daha dar anlamda olup, iptali kapsamamakta ve aynı anlamı vermemektedir. Doğru, düzgün ve sağlıklı sicil tutma kamu düzenine ilişkin olup, Mahkemece, kendiliğinden göz önünde tutulur. Hükmün bu haliyle Tapu Sicil Müdürlüğü'nde infazı duraksama yaratmaktadır. HMK'nun 297. maddesinde, bir kararda bulunması gereken hususlar tek tek bentler halinde sayılmıştır. Aynı maddenin son fıkrasında; “hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” amir hükmüne yer verilmiştir. Mahkeme'ce kurulan hükmün anılan madde kapsamına uygun olarak verildiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır. Her ne kadar, hükmü temyiz eden davacılar vekili olup, aleyhe bozma yasağı kuralı geçerli ise de, hükmün infazda duraksama yaratması kamu düzenine ilişkin olup, aleyhe bozma yasağı kuralı dışında kaldığının kabulü gerekir. Bu nedenle davacılar vekilinin temyizinin hüküm fıkrası bakımından kabulünün zorunlu olduğu kanaatine varılmıştır. Kaldı ki, bu husus usule ilişkin bir bozma nedeni oluşturmakta olup, hükmü temyiz eden aleyhine bir durumda yaratmamaktadır. Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle kararın 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca hükmün infazında duraksama yaratılmış olması nedeniyle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların (esasın) şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 15.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.