MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 15. Aile MahkemesiTARİHİ : 26/03/2013NUMARASI : 2012/664-2013/294S.. Y.. ile K.. A.. aralarındaki katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair İstanbul Anadolu 15. Aile Mahkemesi'nden verilen 26.03.2013 gün ve 664/294 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 18.02.2014 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat H.. B.. ve karşı taraftan davacı vekili Avukat C.. G.. geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı S.. vekili, davacının üniversite mezunu olup evlilik öncesi ve sonrasında kesintisiz iyi geliri olan işlerde, davalının ise daha az maaşlı işte çalıştığını, davaya konu gayrimenkulü tarafların birlikte edindikleri, evlilik süresi boyunca davacının kazandığı parayı eşi davalıya verdiğini, ziynetlerin de alım için bozdurulduğunu, ciddi katkı sağlandığını, evliliğin zor şartlarına katlandığını açıklayarak fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydı ile edinilmiş mallara katkı payı, katılma alaca??ı ve tüm hak ve alacaklarının tahsili için şimdilik 10.000 TL'nin 08.10.2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini istemiş, 21.11.2012 tarihinde harcını yatırdığı dilekçesi ile talebini 115.000 TL olarak ıslah etmiştir.Davalı K.. vekili, davacının 28 aylık evlilikte 11 ay 23 gün çalıştığını, dava konusu taşınmazın ise natamam-yarı inşaat halinde davalının babası tarafından 43.000 TL'ye alındığını, geliri düşük oğlunun horlanmasını engellemek için davalı adına tescil ettirdiğini, davalının babasının nakit çekemediği parasını davacı gelinin hesabına 44.000 TL olarak eft ile gönderip oradan çekilerek bedelin ödendiğini, taşınmazın oturulur hale getirilmesi için davalının babası tarafından Almanya’da yaşayan akrabalardan toplam 28.000 Euro borç alındığını ve eksikliklerin tamamlanıp tarafların 26.9.2010 tarihinde bu eve taşındıklarını, 27.09.2010 tarihinde de aile konutu şerhi konduğunu, davacının 08.10.2010 tarihinde boşanma davası açtığını, tarafların kendi geçimlerini zor karşıladıklarını, ziynetlerin ise alımda kullanılmadığını, evlendikten bir süre sonra davacının düğünde takılan takıların bir kısmını evlilik öncesi aldığı araba ve evin kredi borcunun kapatılması için babasına verdiğinin öğrenildiğini, davacının kendi adına araç ve evi satıp kalan borçları ödemek için davacıya ait takıların da satıldığını ancak satış bedellerinin davacının değil davacının babasının hesabına yatırıldığını, ellerindeki bir kısım takıların da 22.08.2010 tarihinde hırsızlık esnasında çalındıklarını açıklayarak dava konusu taşınmazın kişisel mal olması sebebiyle davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 10.000 TL.nin dava tarihinden, 47.500 TL'nin ıslah tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Taraflar, 07.06.2008 tarihinde evlenmişler, 08.10.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 10.09.2012 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında evlilik tarihinden boşanma davasının açıldığı tarihe kadar 4722 sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince, eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden TMK'nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dava konusu Alemdağ mahallesi parseldeki numaralı mesken 15.06.2009 tarihinde davalı K.. adına satın alınarak tapuya tescil edilmiştir. Dava konusu taşınmazın edinme tarihi ve dosya kapsamına göre davacının isteği değer artış payı ve katılma alacağı niteliğindedir.Mahkemece, evlilik birliği içerisinde dava konusu taşınmazın her iki tarafın birikimleri ve çalışmaları ile edinildiği, borçlarının da taraflarca ödendiği tanık beyanlarından ve dosya içerisindeki belgelerden anlaşıldığı, taşınmazın keşifte tespit edilen değeri üzerinden 1/2 sinin davacıya, 1/2'sinin davalıya ait olduğu kanısına varıldığı gerekçesi ile taşınmazın karar tarihine en yakın belirlenen değerinin yarısı üzerinden yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, davacının ziynetlerle katkı iddiası ispatlanamadığına, bu sebeple davacı lehine değer artış payı alacağı doğmayacağı, ancak artık değer üzerinden yarı oranda katılma alacağı hakkı olabileceğine, davalı tarafından da taşınmazın tamamının bedelinin babası tarafından ödendiği kanıtlanamadığına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıdaki yazılı husus dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Evlilik içinde 01.01.2002 tarihi sonrası eşlerden biri adına edinilen mal varlığı üzerinde diğer eşin yasadan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı isteme imkanı bulunmaktadır. (TMK'nun 231, 236/1.m.). TMK'nun 222. maddesi gereğince, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekir. Katılma alacağı bakımından talepte bulunan eşin çalışıp çalışmaması veya herhangi bir katkıda bulunup bulunmamasının bir önemi de yoktur. Katılma alacağı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanması gerekir.Mahkemece edinilmiş mal niteliğindeki taşınmazın tamamının değerinin artık değer kabul edildiği görülmektedir. Ancak her ne kadar davacının ziynetlerle katkısı ispatlanamamış ve taşınmazın taraf gelirleri ile edinildiği ve bu sebeple edinilmiş mal niteliğinde olduğu kabul edilmiş ise de davacı S.. Y..’a ait G.. B.. İ.. şubesi numaralı hesaba 15.06.2009 tarihinde davalının babası D.. A.. tarafından 44.000 TL eft ile para gönderildiği, davacı S.. tarafından aynı tarihte hesaptan 56.532 TL çekilerek dava konusu taşınmazın alımında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf bu paranın davacının ziynetlerinin kayınpederi D.. tarafından alınması ve bu ziynetlerin iadesi manasında gönderilen para olduğunu iddia etmiş iseler de dinlenen ve duyuma dayalı beyanda bulunan tanık beyanları ile bu hususun ispatlandığı kabul edilemez. Davacının hesabından çektiği bakiye 16.532 TL.nin de davacının kişisel malı olduğu kanıtlanamamıştır. O halde davalının babası D.. tarafından gönderilen 44.000 TL'nin dosya kapsamı ve davalı tanık beyanları karşısında davalının lehine kişisel mal olarak denkleştirmede dikkate alınması gerekir. Bu husus gözetilmeden taşınmazın değerinin tümünün artık değer olarak hesaba katılması doğru değildir. Mahkemece; 94.000 TL'ye edinildiği anlaşılan dava konusu taşınmazın alım bedelinin 44.000 TL'sinin davalının babası D.. tarafından gönderildiği ve bu sebeple davalı lehine kişisel mal olarak hesaplamada dikkate alınması, (44.000 / 94.000) alım bedelinin % 46,80’inin davalının kişisel malı olduğunun gözetilmesi, bu durumda bozma sonrası taşınmazın yeni karar tarihine en yakın güncelleştirilmiş piyasa sürüm (rayiç) değerinin uzman bilirkişiye tesbit ettirildikten sonra belirlenecek bu bedelin % 53,20’sinin artık değer olduğunun ve artık değerin yarısı oranında da davacının katılma alacağı hakkı bulunduğunun kabul edilmesi, bu şekilde belirlenecek katılma alacağına hükmedilmesi gerekirken 44.000 TL'nin de edinilmiş değer olarak kabulü ile taşınmazın tamamı üzerinden belirlenen değerin artık değer olarak kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Katılma alacağı davalarında karar tarihinden geçerli olacak şekilde yasal faize hükmedilmesi gerekmekte olup yazılı şekilde dava ve ıslah tarihinden geçerli faize hükmedilmesi de hatalıdır.Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları kısmen yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hüküm bölümünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL Avukatlık Ücreti'nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine ve 993,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı ve davalıya ayrı ayrı iadesine, 18.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.