MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve TescilTaraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.KARARDavacı ... vekili, dava konusu .... , .... ve.... parsel sayılı taşınmazlarda davalıların miras bırakanı .... 'nın hisselerinin harici satış ile vekil edeni tarafından satın alındığını ve taşınmazlarda 20 yıldan fazla süredir zilyet olduğunu açıklayarak TMK.nun 713/2. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazlarda davalılar adına kayıtlı hisselerin iptaliyle vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili, satım sözleşmesinin geçersiz olduğunu, dava konusu taşınmazlar bakımından TMK.nun 713/2. maddesinde belirtilen kazanma koşullarının oluşmadığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davacı lehine TMK.nun 713/2. maddesi uyarınca davalıların hisselerini kazanma koşulları oluştuğu, dava konusu.... ve .... parsel sayılı taşınmazlar yönünden ise kamulaştırma yoluyla Hazine adına tescil edildiklerinden tapu iptali ve tescil talep edilemeyeceği gerekçeleriyle dava.... .... , .... .... ve.... numaralı parsellerde davalıların mevcut tapu hisselerinin iptaliyle bu hisselerin davacı ... mirasçıları adına hisseleri oranında tapuya tesciline, .... ve .... numaralı parseller yönünden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.1- Dava konusu .... parsel sayılı taşınmazlar hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;Dava konusu .... parsel sayılı taşınmazlara ait tapulama tutanağı ve tapu kayıtlarının incelenmesinde; senetsizden, eklemeli zilyetlik nedeniyle 1/5'şer hisse ile .... , .... , .... r, ... ve .... r adlarına 23.07.1957 tarihinde tespit edildikleri, Hazine tarafından itiraz edilmesi üzerine tutanakların kesinleşmeyip, Kadastro Mahkemesinde her parsel için ayrı ayrı dava açıldığı, Hazine tarafından açılan davaların tümünde davanın reddine karar verildiği, .... parsel sayılı taşınmazda 336/1680 payın 09.01.1995 tarihinde, 587 parsel sayılı taşınmazda 112/560 payın 17.8.1993 tarihinde, .... parsel sayılı taşınmazda 336/1680 payın 22.3.1995 tarihinde,.... parsel sayılı taşınmazda 1/5 payın 12.5.1992 tarihinde, .... parsel sayılı taşınmazda 112/560 payın 23.1.1995 tarihinde, .... parsel sayılı taşınmazda 336/1680 payın 3.4.1996 tarihinde, .... parsel sayılı taşınmazda 1/5 payın 12.5.1992 tarihinde, .... parsel sayılı taşınmazda 112/560 payın 21.5.1992 tarihinde,.... parsel sayılı taşınmazda 112/560 payın 14.5.1992 tarihinde .... adına hükmen tapuya tescil edildikleri görülmüştür. TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan üç halden biri olan “…ölmüş…” ibaresi, “Anayasa Mahkemesi'nin 17.03.2011 tarih ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptal edilmişse de, Dairenin sapma göstermeyen uygulamalarında, Anayasa Mahkemesi'nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği 17.02.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğu kabul edilmektedir. Her ne kadar Mahkemece, anılan taşınmazlar yönünden davacı lehine TMK.nun 713/2. maddesinde belirtilen koşulların oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, taşınmazlarda davalılar murisi .... adına kayıtlı hisselerin az yukarıda açıklandığı üzere 1992, 1993, 1995 , 1996 yıllarında tapuya tescil edildikleri, dava tarihi olan 2011 yılına kadar nizalı paylar açısından davacı lehine TMK’nun 713/2. maddesinde aranan 20 yıllık kesintisiz çekişmesiz malik sıfatı ile zilyetlik süresinin dolmadığı anlaşılmıştır.Ancak, maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33. m). Davacı, davalılar murisi adına kayıtlı hisseleri harici satış senedi ile satın aldığını, satın aldığı tarihten bu yana zilyet olduğunu açıklayarak tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuş, 14.03.2012 tarihli yargılama oturumunda satış işleminin mirasçılar arasında devir niteliğinde bulunduğunu açıklamış, 20.2.1982 tarihli adi nitelikteki satış senedi, davalılar murisi .... tarafından verilen .... Noterliği'nin 12.10.1982 tarihli düzenleme şeklindeki vekaletname ve .... Bankası'nın 24.2.1982 tarihli makbuz örneklerinin dosyaya sunduğu görülmüştür. Şu halde; somut olayda iddia tespit sonrası ve fakat kesinleşme öncesi eklemeli zilyetliğe ilişkindir. Az yukarıda da belirtildiği gibi, dava konusu taşınmazların evveli tapusuz olup , belgesizden tespit ve tescil edilmiştir. Dayanak satış tespit sonrası tescil öncesi bir tarihe karşılık geldiğinden 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde belirtilen hak düşürücü süre uygulanmaz. Tapuda kayıtlı bulunmayan taşınmazlar TMK'nun 762. maddesi hükmüne göre menkul mal niteliğindedir. Aynı Kanunu'nun 763. maddesi uyarınca bu gibi malların mülkiyetinin devri zilyetliğin karşı tarafa teslimi ile gerçekleşeceğinden, satış ve devirlerin her türlü delille kanıtlanması mümkündür. O halde; Mahkemece, taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlıklarda nizalı taşınmazın bulunduğu yerde yöntemine uygun olarak keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının 6100 sayılı HMK'nun 243 ve 244 madde (HUMK'nun 258 ve 259. maddeleri) hükmü uyarınca keşif yerinde hazır bulunmak üzere davetiye ile çağrılmak suretiyle mümkün olduğunca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilmeleri, davaya konu 20.2.1982 tarihli satış senedi aslının getirtilerek yapılacak keşifte uygulanması, taşınmazların kimden kime kaldığı, satış senedinin taşınmazları kapsayıp kapsamadığı, dava konusu hisselerin davacıya satılıp satılmadığının açıklığa kavuşturularak, davacının dava konusu taşınmazları 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve TMK'nun 713/1. maddesi hükümleri gereğince malik sıfatı ile kullanıp kulanmadığının etraflıca araştırılması, iddia ve savunma çerçevesinde toplanan ve toplanacak taraf delilleri tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. 2- Dava konusu .... parsel sayılı taşınmazlar hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince; Dava konusu .... parsel sayılı taşınmazlara ait tapu kayıtlarının incelenmesinde; bu parsellerin 1/5'şer hisse ile .... , .... , .... , ... ve .... adlarına tapulama nedeniyle 9.11.1957 tarihinde tapuya tescil edildikleri, davalılar murisi .... 'ya ait hisselerin 31.12.2009 tarihinde mirasçılar adına intikalinin sağlandığı, bir kısım mirasçıların da payını davacı ...'e devrettiği görülmüştür. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, kanunun açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanunun açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nun 713/2. maddesindeki düzenlemelerdir. Az yukrıda açıklandığı üzere, TMK'nun 713/2. fıkrasında yer alan üç halden biri olan “…ölmüş…” ibaresi, Anayasa Mahkemes kararıyla iptal edilmişse de, Dairenin sapma göstermeyen uygulamalarında, Anayasa Mahkemesi'nce yürürlüğün durdurulmasına ilişkin kararın verildiği 17.02.2011 tarihine kadar hak sahipleri yararına kazanma koşulları oluşmuş, malik 20 yıl önce ölmüş ve 20 yıllık kazanma süresi de dolmuş ise, bu tür hak sahiplerinin de dava açma yönünden kazanılmış haklarının olduğu kabul edilmektedir. TMK'nun 713/2. fıkrasına dayalı olarak açılan davaların başarıya ulaşması için bu fıkrada belirtilen koşullar yanında aynı zamanda 713/1. fıkrasındaki koşullarında gerçekleşmiş bulunması gerekir. Çünkü 2. fıkrada; “aynı koşullar altında…” denilmek suretiyle aynı maddenin 1. fıkrasına atıfta bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle 1. fıkradaki koşulların araştırılıp belirlenmesi zorunludur. Başka bir anlatımla mülkiyetin kazanılabilmesi için diğer kazanma koşullarının yanında dava konusu taşınmazda davacı tarafın aralıksız, çekişmesiz, malik sıfatıyla ve 20 yıl süreyle zilyet ve tasarrufta bulunması gerekir. Somut olaya gelince; bahsi geçen taşınmazlarda davalılar murisi .... adına kayıtlı hisselerin 1957 yılında tapuya tescil edildikleri, .... 'nın 20.09.1985 yılında vefat ettiği, dava konusu hisselerin 31.12.2009 tarihinde mirasçılar adına intikali gerçekleştirilmiş ise de, ölüm tarihinden intikal tarihine kadar kazanmaya ilişkin 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Ancak; dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları davacı ...'in dava konusu taşınmazları malik sıfatı ile kullanıp kullanmadığının tespitinde yetersiz kalmış, bu hususta tereddüt oluşmuştur. Hal böyle olunca, yukarıda (1) nolu bentte de açıklandığı üzere, Mahkemece, taşınmazın aynına ilişkin uyuşmazlıklarda nizalı taşınmazın bulunduğu yerde yöntemine uygun olarak keşif yapılmalı, yerel bilirkişi ve taraf tanıklarının 6100 sayılı HMK'nun 243 ve 244 madde (HUMK'nun 258 ve 259. maddeleri) hükmü uyarınca keşif yerinde hazır bulunmak üzere davetiye ile çağrılmak suretiyle mümkün olduğunca taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenilmeleri, zilyetliğin başlangıcı, süresi, malik sıfatı ile olup olmadığı konularında yerel bilirkişi ve tanıklara sorular yöneltilerek açıklığa kavuşturulması, davacı ...'in dava konusu taşınmazları 1985 tarihinden dava tarihine kadar aralıksız, çekişmesiz malik sıfatı ile kullandığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, iddia ve savunma çerçevesinde toplanan ve toplanacak taraf delilleri tartışılıp değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.