MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiHazine ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair ....1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 08.06.2011 gün ve 109/303 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı Hazine vekili mülkiyeti davalılara ait olan 1150 parsel sayılı taşınmazın 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde kaldığını ileri sürerek, bu kısmın tapusunun iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalılara usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edilmiştir. Davalılar oturumlara katılmamış ve yanıt vermemiştir.Mahkemece, 5841 sayılı Yasa'nın 2. maddesi ile Değişik 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesi gereği 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden davanın reddine, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına dair karar, davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 23.10.2010 tarih 2010/12495-13944 E.K. sayılı ilamı ile “Özellikle bu hususlar gözetilerek davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazı yerinde değildir, reddiyle hükmün bu kısmının ONANMASINA, ancak, hemen belirtilmelidir ki, bir taraf, dava açıldığı andaki mevzuata ve içtihat durumuna göre davasında haklı olup da dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren (geçmişe etkili) yeni bir yasa hükmü ya da yeni bir İnançları Birleştirme Kararı gereğince davayı kaybederse, davada haksız çıkmış olmasına rağmen, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Anılan bu kural yasal ve yargısal uygulamada kararlılık kazanmıştır. (Baki Kuru, Hukuk Usulü Muhakemeleri 5. cilt, sayfa 5338, dipnot 159; 10. H.D. 21.12.1976, 8770/8739 ve dipnot 160: 5. H.D. 12.09.1977, 5445/5655 dipnot 161: 10.H.D 24.02.1976, 6296/1297) Ayrıca, her dava açıldığı tarihteki koşullara bağlıdır. Öte yandan avukatlık ücreti 29.05.1957 tarih ve 4/16 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca yargılama giderlerinden sayılır. Davacı Hazine temyiz dilekçesinde sair nedenlerden söz etmek suretiyle bu hususa değinmiştir. Taşınmazın kıyı kenar çizgisi kapsamında kalması halinde davacı Hazine'nin dava tarihinde dava açmakta haklı olacağı dikkate alındığında ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa gereğince dava reddedildiğine göre, davalının tüm yargılama giderlerinden ve nisbi avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekeceğinde kuşku yoktur. Hal böyle olunca, yerinde uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile keşif yapılarak taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının saptanması ve oluşacak duruma göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekçesiyle” bozulmuştur. Mahkemece davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, 19.06.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanun'un 16 ve 17.maddeleri doğrultusunda keşif yapılmasına gerek duyulmadan, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; Mahkemece, hükmüne uyulan Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamı gereğince 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.Gerçekten de, 5841 sayılı Yasa'nın yürürlüğü döneminde karara bağlanan davada hak düşürücü sürenin değerlendirilmiş olması doğrudur. Ne var ki, anılan Yasa Anayasa Mahkemesi'nin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve kararın 23.07.2011 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanmasıyla iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında, 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin mahkeme kararının verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasa'nın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümese de, 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'nın gerekçe bölümünde belirtildiği üzere, iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, ancak henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı açıktır.O halde, Anayasa Mahkemesi'nin anılan iptal kararından sonra davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin verilen kararın doğruluğundan söz edilemez. Zira, kamu düzeniyle ilgili bütün haller istisnanın kapsamına girer.Yukarıda açıklanan nedenlerle; işin esası hakkında 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.Davacı vekilinin yargılama giderleri ve vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; yargılama masraflarıyla ilgili olarak 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. ve 17. maddeleriyle 3402 sayılı Yasa'ya eklenen 36/A ve Geçici 11. maddelerinde, “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından açılan ve henüz infaz edilmemiş bulunan dava ve kararlarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil yargılama gideri yükletilemeyeceği...” yönünde düzenlemeler getirildiğinden, her ne kadar Mahkemece Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin yukarıda açıklanan bozma ilamına uyulmuş ise de; sonradan yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. ve 17. maddeleriyle 3402 sayılı Yasa'ya eklenen 36/A ve Geçici 11. maddelerindeki düzenlemeler nedeniyle Mahkemece davalıların yargılama giderlerinden ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaması doğru olduğundan davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. .Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazının açıklanan nedenlerden ötürü kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 15.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.