Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 245 - Karar Yıl 2017 / Esas No : 6085 - Esas Yıl 2016





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiDAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve TescilTaraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü. K A R A R Davacılar vekili, dava konusu 1836 parselde kayıtlı taşınmazın 1/4'ünün davalılar murisi ... adına kayıtlı olduğunu, taşınmazın vekil edenlerinin zilyetliğinde bulunduğunu açıklayarak TMK.nun 713. maddesine göre 1/4 hissenin tapusunun iptali ile 1/2 oranında vekil edenleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Asli müdahil davacı ... vekili, dava konusu 1... parsel sayılı taşınmazın 3500, 3501, 3507,3509 ve 3535 parsel sayılı taşınmazlara ayrıldığını, bu taşınmazlarda 3/4 hissenin maliki bulunduğunu, diğer 1/4 hisseyi de malik sıfatıyla kullandığını açıklayarak, TMK.nun 713. maddesi gereğince dava konusu hisselerin iptali ile vekil adına tesciline karar verilmesini istemiştir. 30.12.2013 tarihli yargılama oturumunda, asli müdahil ... tarafından açılan davanın bu davadan tefriki ile ayrı bir esas sırasına kaydına karar verildiği görülmüştür.Bir kısım davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, 12.10.2012 tarihinden, 30.12.2013 tarihine kadar, usulüne uygun olarak davacı tarafa vefat ettikleri belirtilen ..., ..., ..., ...'a ilişkin veraset ilamlarının ibraz edilerek mirasçılarının davaya dahil edilmesi hususunda kesin süreler verildiği ancak veraset ilamlarının ibraz edilerek mirasçılarının davaya dahil edilmediği ve taraf teşkilinin sağlanmadığı gerekçeleriyle davanın usulden reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Bilindiği üzere; davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için Hâkime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle HMK.nun 90. (HUMK'nun 159.md.) maddesinin açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler Hâkim tarafından azaltılıp çoğaltılamaz. Buna karşın, HMK'nun 94/2. maddesine (HUMK'nun 163. md.) göre Hâkimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hâkim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, Hâkim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur.Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse Hâkim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.Öncelikle, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca Hâkim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında Hâkimi de bağlayacağından uyulmaması halinde gereği Hâkim tarafından hemen yerine getirilmelidir.Mahkemece, ilk olarak 26.02.2009 tarihindeki yargılama oturumunda bir kısım davalılar ..., ... ve ...'ın veraset ilamlarının ibraz edilmesi ve mirasçılarının davaya dahil edilmesi için davacı tarafa süre verildiği, yargılamanın devam eden aşamalarında ara kararının tekrarlandığı, 14.06.2012 tarihli yargılama oturumunda Müeeser Atabay ve ...‘a, 13.11.2012 tarihli yargılama oturumunda ..., ... ve ...‘a ve 23.05.2013 tarihli yargılama oturumunda ...’a ait veraset ilamlarının ibrazı ile mirasçıların davaya dahil edilmesi için kesin süreler verildiği ve kesin süre içerisinde veraset ilamları ibraz edilerek, mirasçıların davaya dahil edilmemesi halinde dosyada mevcut delil durumuna göre karar verileceğinin ihtar edildiği, davacı vekili tarafından 23.05.2013 tarihli yargılama oturumunda, açmış oldukları veraset davalarının ...10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/512 Esas, 2012/513 Esas, 2012/514 Esas sayılı dosyalar ile devam ettiğini, ... yönünden ...2. Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açıldığını ve sonuçlandığını, ... yönünden ...16. Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açıldığını ancak yetkisizlik kararı verildiğini, 02.07.2013 tarihli yargılama oturumunda ise,... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/667 Esas sayılı dosyası ile veraset davası açtıklarını bildirdiği görülmüştür. Gerçekten de dosya arasında mevcut davacı tarafından açılan mirasçılık belgesi istemine ilişkin dava dosyalarının incelenmesinde; ...16. Sulh Hukuk Mahkemesi 2011/1110 Esas, 2011/1046 Karar sayılı dosyasında, ...'ın mirasçılık belgesinin verilmesi talep edildiği, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, ...2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/953 Esas sayılı dosyasında Müyesser Atabay'ın mirasçılık belgesisinin talep edildiği ve halen derdest olduğu, ...10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/512 Esas sayılı dosyasında ..., 2012/513 Esas sayılı dosyasında ..., 2012/514 Esas sayılı dosyasında ...'a ait mirasçılık belgelerinin verilmesinin talep edildiği, davaların reddine karar verildiği anlaşılmış ancak Mahkemece bahsi geçen dava dosyalarının kesinleşip kesinleşmediği ve yine davacı tarafından mirasçılık belgesi istemine ilişkin olarak açıldığı bildirilen... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/667 Esas sayılı dosyasının akibetinin araştırılmadığı belirlenmiştir. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.Mahkemece, vefat ettikleri belirlenen bir kısım davalıların veraset ilamlarının ibrazı ile mirasçılarının davaya dahil edilmesi için süre ve kesin süreler vermiş ise de, verilen süre ve kesin sürelerin usulüne uygun olduğunun kabulü mümkün değildir. Az yukarıda açıklandığı üzere, davacı tarafından mirasçılık belgelerinin verilmesine ilişkin davaların açıldığı görülmüş, tespit edilmemiş mirasçıların davaya dahil edilmesi için kesin süreler verilmiştir. Tespit edilmemiş mirasçıların davaya dahil edilmesi düşünülemez. Hal böyle olunca, Mahkemece, davacı tarafından açılan ve halen derdest olan mirasçılık belgesi istemine ilişkin dava dosyalarının sonuçlarının beklenmesi, belirlenen mirasçıların davaya dahil edilmesinin sağlanması, yine davacı tarafından açıldığı ve davanın reddi ile sonuçlanan dava dosyalarının kesinleşip kesinleşmediğinin araştırılması ve taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların sunmaları halinde iddia ve savunmalarına ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde makul ve usulüne uygun olmayan süreye itaatsizlik gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 16.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.