Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21769 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 11083 - Esas Yıl 2015





İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 12. Aile MahkemesiTARİHİ : 03/07/2013NUMARASI : DAVACI : M.. K..DAVALI : S.. A..DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescilM.. K.. ile S.. A.. aralarındaki dava hakkında İstanbul Anadolu 12. Aile Mahkemesi'nden verilen 03.07.2013 tarih ve ... sayılı hükmün Daire'nin 23.03.2015 gün ve 2013/... Esas-2015/... Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı, davalı ile 1988 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde edinilen Didim ve Kaynarca’da bulunan taşınmazların gelir ve birikimleriyle alındığını ileri sürerek, taşınmazların tapu kaydının iptaliyle adına tesciline, olmadığı takdirde bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini, 06.12.2012 günlü oturumda ise; davalı tarafından nafaka alacağının tahsili için aleyhine yapılan takibin kaldırılmasını talep etmiştir.Davalı, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, davacının evlilik birliği sırasında davalı adına alınan taşınmazlardaki alacağı ile davalının takibe koyduğu nafaka borcunu takas mahsup ettiğini bildirdiği, ne var ki nafaka alacağının davalıya ait olmadığı gibi, nafaka alacağının takasının da mümkün bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafın temyizi üzerine hüküm, Dairece 23.03.2015 tarih 2013/... Esas ve 2015/... Karar sayılı kararla onanmıştır. Davacı taraf karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (HMK 33 md). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacak isteğine ilişkindir.01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM md. 170 ). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanun'un 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m). -//-Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM md. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM'nun 189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi katkıda bulunması gerekir. Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.Somut olaya gelince; Taraflar 11.09.1988 tarihinde evlenmişler, 13.08.1999 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 20.04.2000 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eldeki dava 12.07.2011 tarihinde açılmıştır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK md. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği, diğer deyişle boşanma davasının açıldığı tarihe kadar taraflar arasında mal ayrılığı(TKM md. 170.) rejimi geçerlidir. Tasfiyeye konu taşınmazların tapu kayıtları getirtilmemiş ise de, evliliğin başlayıp sona erdiği tarihler 01.01.2002 öncesine ilişkin bulunduğundan, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği anlaşılmaktadır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK md.179). Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Her ne kadar dava konusu edilen taşınmazların tapu kayıtları davacı tarafından dava dilekçesinde bildirilmemiş ise de, hakim, davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde, hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü hususlarda, taraflara açıklama yaptırabilir, soru sorabilir, delil gösterilmesini isteyebilir. (HMK.md.31) Bu bakımdan davacıdan alacak talep ettiği taşınmazların cins, nitelik, mülkiyet ve tapu kayıt bilgileri hakkında açıklama yapılmasının istenilmesi, bildirilmesi halinde ilgili kayıt ve belgeler getirtilmelidir. Buna göre, mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde toplanacak olan taraf delillerine göre uyuşmazlık hakkında, yukarıda açıklanan esas ve ilkeler göz önünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Hükmün belirtilen sebeple bozulması gerekirken hata sonucu onandığı, bu defa karar düzeltme isteği üzerine anlaşılmıştır. -//-SONUÇ: Davacı vekilinin karar düzeltme isteği yerinde olduğundan kabulü ile Dairenin hataya dayalı 23.03.2015 tarih ve 2013/ .. Esas, 2015/ ... Karar sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, Mahalli mahkemenin 2012/... Esas ve 2013/... Karar sayılı hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 81,90 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 03.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.