Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21602 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 16656 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Samsun 1. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/05/2013NUMARASI : 2012/579-2013/902K.. B.. tarafından mirasçılık belgesi istemi davasının reddine dair Samsun 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 28.05.2013 gün ve 579/902 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R Davacı dava dilekçesinde; babasının dedesi olan M.. A..'un vefat ettiğini mirasçı olarak nüfus kaydında görünen kişileri bıraktığını, bu hususu tanıkla da ispatlayabileceğini açıklayarak mirasçılık belgesi verilmesini talep etmiş; davacı vekili 15.03.2013 tarihli yazılı beyanında, vekil edeninin babası Kemal'in dedesi M.. A..'un mirasçılık belgesini talep ettiklerini belirtmiş ve yine davacı ile vekili 09.04.2013 tarihli oturumdaki yazılı beyanlarında davacının babası Kemal'in babası Mahmut'un dedesi olan M.. A..'un mirasçılık belgesini istediklerine ilişkin talebini yinelemiştir. Bu halde talebin davacının baba tarafından büyükdedesi M.. A..'un mirasçılık belgesi istemine ilişkin olduğu kuşkusuzdur.Mahkemece miras bırakan ile davacı arasında bağ kuracak delillerin davacı tarafça sunulamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç doğru olmadığı gibi hükmün gerekçesi de yasal düzenlemelere uygun düşmemiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 29. maddesi hükmünde; bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimsenin iddiasını ispat etmek zorunda olduğu, 30. madde hükmünde de; doğum ve ölümün öncelikle nüfus sicilindeki kayıtlarla, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa her türlü delille kanıtlanabileceği belirtilmiştir. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re'sen araştırma prensibi egemendir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir. Bir davada sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, taraflardan delillerinin sorulup saptanması, gösterilecek ve davanın sonucunu etkileyecek tüm delillerin eksiksiz toplanması, ilgili yerlerden gerekli belgelerin getirtilmesi, daha sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekir. Bunun yanında mirasçılık belgesi verilmesi istemiyle açılan davaların çekişmesiz yargıya tabi olması nedeniyle bu tür davalarda resen araştırma prensibinin uygulanacağı, mirasçılar tarafından açılmış bu tür davalarda davacının sadece kendisinin mirasçı olduğunu, bir başka deyişle kendisi ile miras bırakan arasındaki soybağını kanıtlamak zorunda olduğu, başka mirasçı bulunup bulunmadığının ve miras paylarının ise mahkemece resen belirleneceği de kuşkusuzdur.Somut olaya gelince, davacı dava dilekçesinde babasının dedesi olan M.. A..'un mirasçılarından olduğunu belirterek mirasçılık belgesi verilmesini istemiş, delil olarak tanık beyanlarına dayanmıştır. Dosya içerisinde bulunan nüfus kaydından ve tanık H.. A..'ın beyanlarından davacının babasının K... A.. olduğu Kemal'in babasının M.. A.. olduğu ve Mahmut'un baba isminin Mustafa olduğu Şıhmüslüm'ün miras bırakan Mustafa'nın oğlu olduğu anlaşılmaktadır, bu durumda davacı ile miras bırakan Mustafa arasında nüfus kayıtlarına ve tanık beyanlarına göre soybağı ilişkisinin kurulduğu sabittir.Dosya kapsamındaki Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü 05.11.2012 tarihli yazı celbi takdiri ile 04.06.2013 tarihli yazısına ekli el yazılı nüfus kaydından kök miras bırakanın 1302 yılında (1902/1903) yapılan yersel nüfus yazımından önce bilinmeyen bir tarihte öldüğü anlaşılmlaktadır. 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin nasıl uygulanması gerekeceğini gösteren 864 sayılı Kanun yanında, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun uygulanmasına ilişkin olarak da 4722 sayılı Kanun kabul edilmiştir. Anılan 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 17. maddesinde, mirasçılık ve mirasın geçişinin miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirleneceği öngörülmüştür. Bu bakımdan; kendisinden mirasçılık belgesi istenen 04.10.1926 tarihinden önce ölmüş ise, "emlak" niteliğindeki taşınmazda "feraiz" "arazi" niteliğindeki taşınmazlar içinde 1867 tarihli "Tevsi-i İntikal Nizamnamesi" ve 1913 tarihli "Emval-ı Gayr-ı Menkullerin İntikalatı Hakkında Kanun" hükümlerinin uygulanacağı; Türk Kanunu Medenisi'nin yürürlüğe girdiği 04.10.1926 tarihinden 3678 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 23.11.1990 tarihine kadar ölenlerde değişiklikten önçeki Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, bu tarihten Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 3678 sayılı Kanunla getirilen değişik hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra da 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulanması gerekir. Bu açıklamalar karşısında; davacı ile mirasbırakan Mustafa arasında soybağı (irs) ilişkisi kurulduğu sabit olduğuna göre; mirasçılar ve miras paylarının yukarda anılan düzenmeler çerçevesinde gerektiğinde bu işlerden anlar bilirkişi veya bilirkişiler seçimi ve alınacak rapor doğrultusunda belirlenmesi gerekirken; Mahkemece yukarıdaki hukuki olgular gözardı edilerek eksik araştırma, soruşturma ve yersiz gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz davacının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III-2. bendi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 25.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.