Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 21587 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3091 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Bodrum 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 17/12/2012NUMARASI : 2004/354-2012/606Hazine ile S.. A.. aralarındaki tapu iptali, men-i müdahale ve yıkım davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine ve kısmen karar verilmesine yer olmadığına dair Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 17.12.2012 gün ve 354/606 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı Hazine vekili, 360 ada 1 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını, kıyıların özel mülkiyete konu olamayacağını açıklayarak dava konusu parselin kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmının tapusunun iptali ile kıyı olarak terkinine, davalının müdahalesinin men-ine ve dava konusu taşınmaz üzerindeki yapıların kal-ine karar verilmesini istemiştir.Davalı-karşı davacı B.. Ö.. vekili Av. N.. A..:davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesi ile davanın reddine, talebi yerinde görülmediği taktirde vekil edeninin uğradığı ve uğrayacağı zararın tespiti ile şimdilik ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL maddi zararının en yüksek reeskont faizi ile birlikte davacıdan tahsilini talep etmiş, son tapu kaydına göre davadan sonra taşınmazda satış yoluyla malik durumunu alan davalı S.. A..'ye dava usulüne uygun bir biçimde yöneltilmek suretiyle taraf teşkili sağlanmış, yeni tapu maliki davalı-karşı davacı S.. A.. vekili N.. A.., daha önceki savunmalarının tekrarı ile davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, Davanın kısmen kabulüne, 14/12/2012 tarihli bilirkişi raporu ve ekindeki krokiye göre “B” hafi ile gösterilen 53,03 m², “C” harfi ile gösterilen 156,01 m², “D” harfi ile gösterilen 234,05 m², “E” harfi ile gösterilen 211,94 m²'lik davalıların yaptığı tecavüzlü muhdesatın kaline, Yalıkavak Belediye Başkanlığı'nın yeni yaptığı imar sonucu “A” harfi ile gösterilen alanın yeşil alana dönüştürülerek davanın mülkiyetinden çıktığı anlaşıldığından bu konuda hüküm verilmesine yer olmadığına, karşı davanın ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.Hüküm, davalı S.. A.. vekili tarafından süresi içerisinde dilekçesinde yazılı nedenlerle temyiz edilmiştir.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamında, mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya ve uyuşmazlığı çözmeye yeterli bulunmamaktadır.Hemen belirtilmelidir ki; 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun "kıyı kenar çizgisini" belirleme yöntemine ilişkin 5 ve 9. maddelerinin uygulanmasına yorum getiren ve görülmekte olan davalarda dikkate alınması zorunlu bulunan 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararın'da "kural olarak, mülkiyet hukuku yönünden kıyı kenar çizgisi belirlenmesi görevinin idari yargıya ait olduğuna; ancak 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 9. maddesi uyarınca idare tarafından kıyı kenar çizgisi belirlenmiş ve yazılı bildirime rağmen yasal süresinde idari yargıya başvurulmaması nedeniyle yargı yolunun kapanmış olması veya idare tarafından verilip kesinleşmiş karar bulunması durumlarında, bunlara uygun şekilde kıyı kenar çizgisinin adli yargı tarafından saptanması gerektiğine" işaret edilmiştir. 13.03.1972 tarih 1970/7 -1972/4 Esas ve Karar nolu ve 28.11.1997 tarih 1996/5-1997/3 Esas ve Karar nolu Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları'nda kıyı, kıyı çizgisi ve kıyı kenar çizgisi kavramlarının bilimsel tanımlamaları yapılmış, hukuksal özellikleri ve işlevi belirlenmiştir. 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerine göre de kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur. Uzman bilirkişilerin, Yasa'nın ve İçtihadı Birleştirme Kararlarının emredici hükümleri dışında, hiçbir bilimsel incelemeye, araştırmaya ve verilere dayanmaksızın belirlenen kıyı kenar çizgisine itibar etmek doğru değildir. Değinilen İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamı ve 3621 sayılı Kanun'un 5. ve 9. maddelerinde öngörüldüğü biçimde üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif yapılması, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararı doğrultusunda bilimsel verilerden de yararlanılarak kıyı kenar çizgisinin belirlenmesi zorunludur.Somut olayda; keşifte hazır bulunan inşaat mühendisi A.. K.. ve harita mühendisleri S.. B.. ile H.H.. Y.. tarafından düzenlenen 05.12.2007 tarihli bilirkişi raporunda,dava konusu taşınmazın bulunduğu alana ait 10.05.2007 tarihli kıyı kenar çizgisine ve Yalıkavak Belediyesi'nin 06.11.2007 tarih ve 422 sayılı kararına göre yeşil alan, yol ve kıyıya terk işlemleri sonucunda dava konusu parselin kıyı ile ilişiği kalmadığı, dava konusu taşınmaz üzerinde davalıya ait herhangi bir muhdesata rastlanmadığı, kal ve men-i müdahaleye esas teşkil edecek bulgunun oluşmadığı rapor edilmiştir. Ne var ki 14.12.2012 tarihli teknik bilirkişi ek raporunda, yeni kıyı kenar çizgisi doğrultusunda A harfi ile gösterilen ve yeşil alana terk edilen alan içinde duvar, merdiven ve beton zemin bulunduğu, B ve C harfi ile gösterilen 53.03,156,01 m2'lik alanın kıyıya terk edilen alan olduğu ve bu alan içinde beton zemin ve duvarların bulunduğu, D harfi ile gösterilen alanın iskele olduğu, E harfi ile gösterilen 211,94 m2'lik alanın kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı, bu alan üzerinde de duvar ve beton zeminlerin bulunduğu bildirilmiştir. Bu durumda, bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu ve mahkemece çelişki giderilmeksizin, ayrıca kıyı kenar çizgisinin kesinleşip kesinleşmediğine dair dosya arasında belgeye rastlanmamasına karşın idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulması isabetli değildir. Hal böyle olunca; mahkemece, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisinin ilgililere bizzat bildirim yapılıp yapılmadığı, kıyı- kenar çizgisinin kesinleşip kesinleşmediği sorularak belirlenmeli, kıyı kenar çizgisinin bağlayıcılık nitelik kazanmadığının anlaşılması halinde ise, yeniden yapılacak keşifte 3621 sayılı Yasa'nın 9. maddesine ve 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararına göre üç jeolog ya da jeoloji mühendisinden oluşturulacak uzman bilirkişi kurulu ve tapu fen memuru aracılığıyla yerinde keşif icra edilmesi ve kıyı kenar çizgisi araştırmasının yapılması, idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisine ilişkin krokinin uzman bilirkişilerce uygulanması, mahkemenin bu çizilen kıyı kenar çizgisi krokisi ile bağlı olmayıp, bizzat bilirkişi kurulu aracılığıyla kıyı kenar çizgisini belirlemeye yetkili olduğunun gözetilmesi, raporda kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmın renkli olarak belirtilmesi; ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa'nın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasa'nın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesi, Mahkemenin bu konudaki görüşünün ortaya konulması, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar göz ardı edilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.Davalı vekilinin itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 25.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.