Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 21568 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1045 - Esas Yıl 2014
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 2. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 31/10/2013NUMARASI : 2012/1740-2013/1264Ş.. Ç.. tarafından açılan mirasın reddi davasının reddine dair İstanbul Anadolu 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 31.10.2013 gün ve 1740/1264 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı dava dilekçesinde; miras bırakan kardeşi N.. K..'ın 27.05.2012 tarihinde vefat ettiğini, mirasçı olduğunu ancak bir hafta önce öğrendiğini, mirasçı olarak kalan diğer kardeşlerinin Kadıköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2012/1106 Esas sayılı dosyası ile mirasçılık belgesinin çıkarılması için başvuruda bulunduklarını öğrendiğini, ayrıca mirasçı olan diğer kardeşlerinin Kadıköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2012/1232 Esas sayılı dosyası ile reddi miras davası açtıklarını, kardeşinden kalan mirası tüm sonuçları ile birlikte reddettiğini, çünkü yaptığı araştırmada miras bırakandan kalan terekenin borca batık olduğunu yeni öğrendiğini, bu nedenle mirası kayıtsız şartsız reddettiğini açıklayarak reddi miras kararı verilmesini talep ve dava etmiş, 14.02.2013 tarihli yargılama oturumunda; mirası kayıtsız şartsız reddettiğini, miras bırakanın öldüğünü bir hafta on gün sonra duyduğunu açıklamıştır.Mahkemece; davanın mirasın kayıtsız şartsız reddi istemine ilişkin olduğu, dava tarihi itibariyle üç aylık yasal süre geçtikten sonra davanın açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK. md. 605/2). Mirasçılar Türk Medeni Kanunu'nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zimnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu'nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Asliye Hukuk ve Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olup olmadığını tayin ve tespitte "dava konusunun değeri ve miktarı" ölçüsünü kaldırmış, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, görevli mahkemenin, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu hükme bağlamıştır (HMK Md. 2/1). Kanunda bu konuda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalarda davanın değeri ne olursa olsun Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir. Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması zorunludur. Mahkemece, TMK'nın 605/1.fıkrasında yer alan mirasın gerçek reddi şeklinde nitelendirme yapılarak davanın süre yönünden reddine karar verilmiş ise de; mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme hakime aittir (HMK.m.33). Mahkemece, davacıya talebi açıklattırılmamıştır. HMK'nun 31.maddesi uyarınca mahkemece davacıya talebinin TMK'nun 605/1.maddesi uyarınca gerçek red isteğine mi yoksa TMK'nun 605/2.maddesi uyarınca hükmen red (terekenin borca batık olduğunun tespiti) isteğine mi ilişkin olduğu açıklattırılmalıdır. Eğer davacının talebi TMK'nun 605/1.maddesi uyarınca gerçek red isteğine ilişkin ise miras bırakanın ölüm tarihinden itibaren 3 ay içinde ileri sürülebileceği, gecikmeyi haklı kılan bir sebep ileri sürüldüğü takdirde sürenin öğrenme tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı (TMK'nun 606/2.md.) göz önüne alınarak buna göre işlem yapılması gerekmektedir. Eğer davacının talebi TMK'nun 605/2.maddesi uyarınca hükmen red (terekenin borca batık olduğunun tespiti) isteğine ilişkin ise; mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece açıklanan bu yönler gözetilmeden yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru olmamıştır.Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK'nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 24.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.