Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 20913 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 1242 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Muş Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 28/11/2013NUMARASI : 2013/269-2013/689A.. S.. tarafından açılan mirasçılık belgesi istemi davasının reddine dair Muş Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 28.11.2013 gün ve 269/689 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, vekil edeninin dedesinin kayınpederi olan miras bırakan Mehmet'in öldüğünü açıklayarak mirasçılık belgesinin verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davacının mirasçı olduğunu ve Mehmet'in varsa diğer mirasçılarının kimler olduğunu ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm yasal süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 29.maddesi hükmünde; bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimsenin iddiasını ispat etmek zorunda olduğu, 30.madde hükmünde de; doğum ve ölümün öncelikle nüfus sicilindeki kayıtlarla, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa her türlü delille kanıtlanabileceği belirtilmiştir. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re'sen araştırma prensibi egemendir. H.. H.. açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir.Bir davada sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, taraflardan delillerinin sorulup saptanması, gösterilecek ve davanın sonucunu etkileyecek tüm delillerin eksiksiz toplanması, ilgili yerlerden gerekli belgelerin getirtilmesi, daha sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekir. Bunun yanında mirasçılık belgesi verilmesi istemiyle açılan davaların çekişmesiz yargıya tabi olması nedeniyle bu tür davalarda resen araştırma prensibinin uygulanacağı, mirasçılar tarafından açılmış bu tür davalarda davacının sadece kendisinin mirasçı olduğunu, bir başka deyişle kendisi ile miras bırakan arasındaki soybağını kanıtlamak zorunda olduğu, başka mirasçı bulunup bulunmadığının ve miras paylarının ise mahkemece resen belirleneceği de kuşkusuzdur.Somut olaya gelince, davacı dava dilekçesinde dedesinin kayınpederi olan miras bırakan Mehmet'in mirasçılarından olduğunu belirterek mirasçılık belgesi verilmesini istemiş, delil olarak nüfus kayıtları, tapu kayıtları ve tanık beyanlarına dayanmıştır. Dosya içeriğinden mahkemece davacı tanıklarının dinlendiği, bir kısım nüfus kayıtlarının ibraz edildiği, dinlenilen davacı tanıklarının davacının baba tarafından büyükannesi Zeliha'nın babasının isminin Mehmet olduğunu beyan ettikleri, yine mevcut nüfus kayıtlarından davacının babasının anne isminin Züleyha olduğunun anlaşıldığı, böylece davacının kendisi ile miras bırakan Mehmet arasındaki irs ilişkisini ispatladığı, dosya kapsamındaki tapu kayıtlarından Muş-Merkez-Y... Köyü- B.. Mevkiinde Ş.. M.. adına kayıtlı taşınmazlar olduğu, davacı tanıklarından M. Z.. S..'un davacının büyükannesi Zeliha'nın babası olan Şeyh Mehmet'in Yörecik köyü Berbeşi mevkiinde taşınmazları olduğunu doğruladığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamındaki Nüfus Müdürlüğü yazısından miras bırakan Mehmet'in nüfusta kayıtlı olmadığı, 1925 yılında yapılan yazımda davacının babası H.. S..’ın ilgili hanede kaydı yapılan ilk kişi olduğunun belirlendiği, miras bırakanın davacı dışındaki diğer mirasçılarının belirlenmesinin mahkemenin görevine girdiği gözetilerek davada sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için miras bırakan Mehmet ile diğer alt miras bırakanların nüfusta kayıtlı olup olmadıklarının, kimle evli olduklarının, ölmüşlerse çocuklarının kimler olduğunun saptanması, bu saptamanın yapılabilmesi için öncelikle davacı ve kimliği belirlenen diğer mirasçılardan bu hususların sorulması, gerekirse re'sen tanık dinlenmesi ve zabıta araştırması yapılması, nüfusta kayıtlı iseler nüfus aile kayıtlarının getirtilmesi gerektiği de kuşkusuzdur. Ne var ki, mahkemece bu olgular gözden kaçırılarak belirtilen doğrultuda araştırma ve soruşturma yapılmamış, soybağı kanıllanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Eksik araştırma ve soruşturma ile karar verilemez.Hal böyle olunca mahkemece az yukarıda açıklanan doğrultuda inceleme yapılarak miras bırakanın davacı dışındaki diğer mirasçılarının gerçekte kimler olduğunun ve mirasbırakanın ölüm tarihi duraksamasız belirlenerek ölüm tarihindeki hükümlere göre mirasçılık belgesi verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III- 2. bendi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 14.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.