MAHKEMESİ : Kocaeli 2. Aile MahkemesiTARİHİ : 11/06/2013NUMARASI : 2010/704-2013/489Davacı-karşı davalı S.. Ü.. (S...) ile davalı-karşı davacı C.. Ü.. aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kocaeli 2. Aile Mahkemesi'nden verilen 11.06.2013 gün ve 704/489 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A R Davacı kadın vekili dava dilekçesinde; 1482 ada 1 sayılı parseldeki 31 nolu bağımsız bölüm, 41..... plakalı araç ve 668 sayılı parseldeki ikiz villanın evlilik birliği içerisinde alındığını, 31 nolu meskenin ½'şer paylı olarak taraflar adına tapuda kayıtlı bulunduğunu açıklayarak taşınmazların tapu kayıtları ile aracın trafik kaydının ½ oranında iptali ile vekil edeni adına tescillerine karar verilmesini istemiş, aynı zamanda Ziraat Bankası'nda davalı adına bulunan hesaptaki 130.000,00 TL'nin ½'sinin vekil edenine ait olduğunu açıklayarak yarı oranında hüküm altına alınması isteğinde bulunmuş, söz konusu mal rejimine ait bu istekler boşanma davasından tefrik edildikten sonra ise, dava edilen taşınmazlar ile araçtan kaynaklanan bedellerin yarısının tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı-karşı davacı Cevat vekili ise; 01.06.2010 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesiyle, davacı-karşı davalı Selma adına tapuda kayıtlı bulunan 3346 ada 1 sayılı parseldeki dairenin 07.06.2005 tarihinde alındığını, ½ payın davacı Selma adına kayıtlı bulunduğunu, ½ payının ise Selma'nın ilk evliliğinden olan kızı adına kayıtlı olduğunu açıklayarak, bu taşınmaza yaptığı katkı nedeniyle 50.000,00 TL'nin tasfiyenin sona ermesinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-karşı davalı Selma'dan tahsilini istemiştir. Mahkemece; “davacı-davalı S.. S..'ın açmış olduğu davanın reddine, davalı-davacı C.. Ü.. tarafından açılan davanın kısmen kabulü ile 10.250,00 TL tazminatın kararın kesinleşmesinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine...” karar verilmesi üzerine hüküm yalnızca davacı-karşı davalı Selma vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, mal ayrlığı rejiminin geçerli olduğu dönemde eşler tarafından edinilen mallardan kaynaklanan katkı payı alacağı (743 sayılı TKM. m.170,150) ile 01.01.2002 tarihinden sonra edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu evrede edinilen maldan kaynaklanan katılma alacağı (4721. s . TMK. m. 202, 219, 230, 231, 232, 235/1 ve 236) isteğine ilişkindir. Taraflar, 05.02.1996 tarihinde evlenmiş, 25.02.2009 tarihinde açılan ve kabulle sonuçlanıp, 22.06.2010 tarihinden kesinleşen boşanma kararı ile boşanmışlardır. Eşler arasında evlendikleri 05.02.1996 tarihinden 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM'nun 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı, 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihinden itibaren 4722 sayılı Kanun'un 10. maddesi uyarınca başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden boşanma davasının açıldığı 25.02.2009 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. (TMK.m.202). Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225 /2. maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı 25.02.2009 tarihinde sona ermiştir. Davacı Selma vekilinin temyiz dilekçesinin, “dilekçe konusu ve sonuç kısmı” gözetildiğinde asıl davaya konu mallar ile karşı davaya konu yapılan taşınmaz bakımından hükmü temyiz ettiği anlaşılmaktadır. Esasen temyize konu yaptığı hususları dilekçede çok açık bir biçimde yazmadığı görülmektedir. Bu nedenle temyiz dilekçesi hükmün tümünün bozulmasına yönelik olduğu biçiminde değerlendirilmiştir. Öte yandan, mahkemece; hüküm fıkralarında davacı-karşı davalı S.. S..'ın davasının reddine, davalı-karşı davacı Cevat'ın davasının ise; kısmen kabulüne karar verilmiş olmakla birlikte kararın gerekçesinde; “...karşı davayı konu yapılan 3346 ada 1 sayılı parseldeki taşınmazın tespit edilen değere göre 26.250,00 TL alacağının bulunduğunu, davacı-davalının da dava konusu edilen ve 32.000,00 TL bedelli aracın yarı bedeli olan 16.000,00 TL alacağı bulunduğu, gerekli mahsuplaşmadan sonra 26.250,00 TL -16.000,00 TL=10.250,00 TL davalı -davacının edinilmiş mal alacağının tespit edildiği anlaşılmış ve aşağıda yazılacağı şekilde hüküm tesis edilmiştir....” biçiminde gerekçe gösterildiği, yine aynı gerekçede; “1482 ada 1 sayılı parseldeki 31 nolu meskenin ½ oranında taraflar adına tapuda kayıtlı bulunması nedeniyle edinilmiş mal kapsamında tasfiyeye tabi tutulamayacağının açıklandığı, 668 sayılı parseldeki ikiz villaya davacı Selma'nın ne şekilde katkı yaptığının ispatlanamadığı görüşüyle bu 2 parsel yönünden davanın reddine...” karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bundan ayrı, “OFF-Shore hesabı ile ilgili bankaya yazılan yazı cevabında, davalı -davacının hesabında bulunan paranın 23.02.2009 tarihinden çekildiği ve başka bir hesaba yatırıldığına ilişkin kaydında bulunamadığı, bu nedenle tasfiyeye tabi tutulmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle isteğin reddine karar verildiği anlaşılmış, ne var ki, hüküm fıkrasında araçtan kaynaklanan katılma alacağı bedeli ve takas için herhangi bir hükmün kurulmadığı belirlenmiştir. Dava konusu 1482 ada 1 sayılı parselde bulunan 31 nolu mesken dosya arasında bulunan tapu kaydına göre ½ oranında davacı Selma ile davalı Cevat adına tapuda kayıtlı bulunduğu ve taşınmazın edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde 27.10.2005 tarihinde alındığı anlaşıldığından kural olarak söz konusu meskenin TMK'nun 219. maddesi uyarınca edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. TMK'nun 236/1. fıkrası gereğince davacının (davacı kadının) taşınmaz üzerinde artık değerin yarısı oranında hak sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu taşınmaz edinilmiş mal olup, ½ oranında taraflar adına tapuda kayıtlı bulunduğu ve TMK'nun 236/1 fıkrası gereğincede davacı Selma'nın bu taşınmaz üzerinde yarı oranında (½ oranında) katılma alacağı söz konusu ise de, taşınmaz zaten ½ oranında taraflar adına tapuda kayıtlı bulunduğuna göre artık TMK'nun 219, 231, 232, 235 ve 236. maddeleri gereğince bu taşınmaz yönünden mal rejiminin tasfiyesine gerek bulunmamaktadır. Davacı vekilin bu yöne ilişkin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görülmemiştir. Davacı -karşı davalı Selma vekilinin asıl dava bakımından dava konusu yaptığı mallar ile karşı davaya konu yapılan taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince; mahkemece; her ne kadar gerekçe kısmında 41......... plakalı araç için bir hesaplama yapmış ise de, bununla ilgili hüküm fıkrasında herhangi bir hüküm kurulmamıştır. HMK'nun 297. maddesinde; bir hüküm fıkrasında bulunması gereken hususlar tek tek bentler halinde gösterilmiştir. Anılan maddenin ikinci fıkrasında; "hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir", amir hükmüne yer verilmiştir. Mahkeme kararlarının gerekçesi açıklayacı nitelikte olup, bağlayıcı bir özelliğe sahip olmadıkları bir gerçektir. Tarafları bağlayan ve infaz edilmesi gereken bölüm hüküm fıkralarıdır. Her ne kadar araç ve karşı dava konusu yapılan taşınmazın bedelleri yönünden takas yapılmış ise de; hüküm fıkrasında bu takasa yer verilmediğinden ve araçla ilgili herhangi bir hüküm kurulmadığından infazda duraksama yaratmaktadır. Bu bakımdan araçla ilgili gerekçe kısmında gösterilen hususun bağlayıcı olduğu söylenemez. Hüküm fıkralarının oluşturulması, infaz açısından kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden gözetilmesi gereken hususlardandır. Dava konusu 668 sayılı parseldeki ikiz villanın 25.09.1996 tarihinde kooperatif üyeliği yoluyla edinildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu ikiz villa 1996 yılında edinildiğine ve eşler arasında 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde alındığına ve davacı-karşı davalı S.. S.. Üstbaş'da 1996 yılından 2011 yılına kadar zabıta memuru ve zabıta komseri olarak çalıştığı ve belirli bir gelire sahip olduğu anlaşıldığına göre davacı-karşı davalı Selma'nın bu taşınmazın edinilmesine katkısının olduğunun kabulü gerekir. Sapma göstermeyen Daire uygulaması bu yöndedir. İkiz villanın kaba inşaat şeklinde teslim edildiği ve daha sonra ince işlerinin eşler tarafından yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Villanın kaba inşaat şeklinde teslim edildiği iki tarafçada kabul edildilmektedir. Bu nedenle tarafların 668 sayılı parselde bulunan ikiz villanın edinildiği tarihe kadarki gelirlerinin ayrı ayrı hesaplanması, bundan ayrı her iki eşin sosyal statüleri ve mesleki konumları gözetilerek her birinin ayrı ayrı yaptığı kişisel masraflarının belirlenmesi, 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi uyarınca davalı-karşı davacı kocanın evi geçindirme yükümlülüğünden doğan giderlerinin de hesaplanarak kişisel giderlerine eklenmesi, böylece her birinin ayrı ayrı toplam gelirlerinden kişisel gelirlerinin düşürülmesi ve her birinin tasarruf ettikleri gelir miktarlarının bulunması, toplam tasarruf miktarları karşısında davacının taşınmaza yaptığı katkı oranının saptanması, bu katkı oranının ikiz villanın dava tarihindeki sürüm değeri ile çarpılması sonucu bulunacak miktarın katkı payı alacağı olarak davacı Selma yararına hüküm altına alınması, bu konuda muhasebeci ya da mali müşavir ile mal rejimleri konusunda uzmanlığı bilinen bir hukukçudan gerekçeli ve denetime açık rapor alınması düşünülmelidir. Uyuşmazlık konusu 41 LZ 885 plakalı araç 2007, 3346 ada 1 sayılı parseldeki daire ise 07.06.2005 tarihinde eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinden TMK'nun 219. maddesi uyarınca kural olarak bu malların edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. TMK'nun 222/3. fıkrası gereğince kural olarak bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir. Ne var ki, davacı Selma 3346 ada 1 sayılı parselde bulunan taşınmaz için babasından miras kalan taşınmazı satarak terekeden gelen bu parayla Derincede'ki 1417 ada 1 sayılı parseldeki evi satın aldıklarını, daha sonra bu evi satmak suretiyle 07.06.2005 tarihinden 3346 ada 1 sayılı parselde bulunan evi aldığını açıkladığı ve davalı tarafından da bu iddia kabul edildiği halde, mahkemece; bu husus üzerinde durulmamıştır. Bu nedenle davacı Selma'nın bu yöndeki iddiası gözetilerek babasına ait hangi taşınmazı satmak suretiyle Derincede'ki evi aldığına ilişkin İstanbul'daki evin ada ve parsel numarasının belirlenmesi, bu taşınmaza ait alım-satım gösteren tapu kaydı ile resmi akit tablosunun ve aynı biçimde Derince'deki evin üzerinde bulunduğu 1417 ada 1 parselin tapu kaydının alım satımları gösterecek şekilde ve resmi akit tablosu ile birlikte bulundukları Tapu Müdürlükler'inden getirtilerek Yargıtay denetimi açısından dosya arasına konulması, doğruluk derecesinin saptanması, alım satıma konu olan taşınmazların satıldıkları tarihlerdeki gerçek değerlerinin saptanması belirlenen bu değerler ile dava konusu 3346 ada 1 parselde bulunan meskenin alım tarihindeki değerini karşılayıp karşılamadığının araştırılması, olağan yaşam koşullarının gözönünde tutulması, iddianın kanıtlanması halinde 3346 ada 1 sayılı parselin kişisel mal olduğunun kabulü; aksi halde edinilmiş olduğunun benimsenmesi ile tasfiyeye tabi tutulması gerekmektedir. ( 3346 ada 1 sayılı parselde bulunan sadece ½ payı davacı Selma adına tapuda kayıtlı bulunduğundan mal rejiminin tasfiyesinde ½ oranı esas alınacaktır).Davacı Selma tarafından dava konusu yapılan Ziraat Bankası'ndaki 127.260,96 TL'lik hesaba ilişkin temyiz itirazları yönünde yapılan incelemede ise; söz konusu hesabın hangi tarihte davalı Cevat adına açıldığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. Bu nedenle bu paranın ne kadarının katkı payı alacağı ve ne kadarının katılma alacağına konu olduğu şu aşamada bilinmemektedir. Her ne kadar boşanma davasının açıldığı 25.02.2009 tarihinde para bankada mevcut değil ise de; söz konusu paranın bu tarihten iki gün önce yani 23.02.2009 tarihinde mevcut olduğu ve davalı-karşı davacı Cevat tarafından çekildiği bir gerçektir. Çekilen bu paranın aile birlikteliğinin herhangi bir ortak giderine harcanmak suretiyle tüketildiği TMK'nun 6 ve 222. maddeleri gereği Cevat tarafından kanıtlanamadığından tasfiyeye tabi tutulması gerekirken bir para olduğundan duraksamamak gerekir. Yani bir bakıma TMK'nun 229. maddesi kapsamında eklenecek değerlerden olduğunun kabulü doğru olacaktır. Bu bakımdan Ziraat Bankası'nda davalı Cevat adına açılan hesabın ilk defa hangi tarihte açıldığıda açıklanmak suretiyle tüm hesap hareketlerini yani yatırılan ve çekilen paraları gösteren hesap ekstresinin ilgili bankadan getirtilerek dosya arasına konulması, davalı Cevat'ın emekli ikramiyesine ait belgenin kendisinden istenerek dosyayla birleştirilmesi veya ikramiyeyi aldığı kurumdan resmi yazıyla sorulması, savunmanın doğruluğunun denetlenmesi, ikramiyenin mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiğinin belirlenmesi halinde kişisel mal olduğunun düşünülmesi, 01.01.2002 tarihinden sonra edinilmiş ise; edinilmiş mal olduğunun göz önünde tutulması ve bu takdirde TMK'nun 228. maddesi uyarınca PMF tablosu gereğince konunun uzmanı bilirkişiye hesaplamanın yaptırılması, dosyanın özellikle maddi destekten yoksun kalma tazminatını yapan uzman bilirkişiye verilerek bu yönde denetime açık raporun alınması, ikramiye dışında bankaya yatırılan paranın her iki eşinde çalışmış olması nedeniyle katkılarının bulunduğunun, kabulü, oranın belirlenmemesi halinde ise eşit paya sahip olduklarının düşünülmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve incelemeyle hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.Somut olayda eşler arasında külli (tam=iki taraflı) tasfiye söz konusu olduğundan TMK'nun 236/1. fıkrasının son cümlesi gereğince mahkemece yapılan takas doğru olup, ancak bunun hüküm fıkrasında açıklanması ve infaza elverişli hüküm kurulması zorunludur. TMK'nun 236/1. fıkrasındaki takas emir niteliğinde olduğundan, kendiliğinden gözetilmesi gerekir. Bu yönüyle TBK'nun da yer alan takas def'inden ayrılmaktadır. Davacı-karşı davalı Selma vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulüyle yerel mahkeme hükmünün 41...... plakalı araç, 668 parseldeki ikiz villa, 3346 ada 1 sayılı parseldeki ev (1/2) ve bankadaki para bakımından 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 199,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı-karşı davalıya iadesine, 31.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.