Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 19678 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 20241 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Çermik Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 30/09/2013NUMARASI : 2010/83-2013/104S.. Y.. tarafından mirasçılık belgesi istemiyle açılan davanın reddine dair Çermik Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 30.09.2013 gün ve 83/104 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı, mirasbırakanı Hüseyin oğlu Ali'nin mirasçılık belgesinin verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davacının mirasçılığının kesin olarak belirlenemediği ve mirasçılık belgesi isteminin noter ve Sulh Mahkemelerinden her zaman istenebileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm yasal süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 29.maddesi hükmünde; bir kimsenin sağ veya ölü olduğunu veya belirli bir zamanda ya da başka bir kimsenin ölümünde sağ bulunduğunu ileri süren kimsenin iddiasını ispat etmek zorunda olduğu, 30.madde hükmünde de; doğum ve ölümün öncelikle nüfus sicilindeki kayıtlarla, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa her türlü delille kanıtlanabileceği belirtilmiştir. Hukukumuzda çekişmeli yargıya tabi davalarda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup, hakim tarafların talepleri ile bağlıdır. Çekişmesiz yargıya tabi davalarda ise re’sen araştırma prensibi egemendir. Hasımsız açılan ve çekişmesiz yargıya tabi olan davalarda verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmediği gibi bu kararlar açılacak bir iptal davası sonucunda değiştirilebilir veya ortadan kaldırılabilir. Bir davada sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, taraflardan delillerinin sorulup saptanması, gösterilecek ve davanın sonucunu etkileyecek tüm delillerin eksiksiz toplanması, ilgili yerlerden gerekli belgelerin getirtilmesi, daha sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekir. Bunun yanında mirasçılık belgesi verilmesi istemiyle açılan davaların çekişmesiz yargıya tabi olması nedeniyle bu tür davalarda resen araştırma prensibinin uygulanacağı, mirasçılar tarafından açılmış bu tür davalarda davacının sadece kendisinin mirasçı olduğunu, bir başka deyişle kendisi ile miras bırakan arasındaki soybağını kanıtlamak zorunda olduğu, başka mirasçı bulunup bulunmadığının ve miras paylarının ise mahkemece resen belirleneceği de kuşkusuzdur.Somut olaya gelince, davacı dava dilekçesinde ve aşamalardaki beyanlarında miras bırakan Hüseyin oğlu Ali'nin mirasçılarından olduğunu, mirasbırakanın 1907 yılında öldüğünü, geriye çocukları Zerife ve Ömer'i mirasçı olarak bıraktığını, Ömer'in 1945 yılında ölümü ile çocukları Z.. Y.. ve S.. Y..'ı mirasçı olarak bıraktığı, S.. Y..'ın 28/08/1998 tarihinde ölümü ile geriye kendisini ve diğer kardeşlerini mirasçı olarak bıraktığını belirterek mirasçılık belgesi verilmesini istemiş, delil olarak nüfus kayıtlarına ve tanık beyanlarına dayanmıştır. Dosya içeriğinden mahkemece davacı tanıklarının dinlendiği, bir kısım nüfus kayıtları ile tapu kayıt suretlerinin ibraz edildiği, kolluk tutanaklarının celpedildiği anlaşılmaktadır. Dinlenilen davacı tanıkları; Ali oğlu Ömer'in Zülfikar, Salih ve Zülfiye diye üç çocuğu bulunduğunu ve davacının Salih'in oğlu olduğunu doğruladıkları, mevcut nüfus kayıtlarından davacının babasının Ömer olduğunun anlaşıldığı, kolluk tutanaklarından; A.. A..'nun ölüm tarihinin ve mirasçılarının belirlendiği, yine dosya kapsamında bulunan ve davacı tarafından temyiz dilekçesine delil olarak eklenen tercümesi yapılmış kayıt defter suretindeki iktisap sebebi sütununda “Çermik Asliye Hukuk Mahkemesi7nin 16.07.1956 tarih ve 58-21 sayılı veraset belgesinde, iş bu tarla Hüseyin oğlu Ali'nin iken Çermik Asliye Hukuk Hakimliği'nden verilen 16.07.1956 tarih ve 58-21 sayılı veraset senedine göre 331 tarihinde ölümü ile veraseti oğlu Ömer ile Remzi ve Zerife'ye kaldığı ve Zerife'nin 30 sene evvel ölümü ile veraseti oğulları Ramazan ve Koçali'ye kaldığı ve Ömer'in de 06.05.1946 da ölümü ile veraseti çocukları Zülfiye, Zülfikar ve Salih'e kaldığı ve Zülfükar'ın da 08.02.1951 tarihinde ölümü ile veraseti oğlu Kamil'e kaldığı ve Zülfiye'de 12.06.1951'de ölümü ile veraseti oğlu Şeyhmus'a kaldığı ve bunlardan başka hazır ve ğayip mirasçısı bulunmadığı ve miras meselesi 12 hisseden ibaret olup 3'erden 6 hissesi Zerife'nin oğulları Ramazan ve Koçaliye ve 2'şerden 6 hissesi de Ömer oğlu Salih ve Zülfikar oğlu Şeyhmus ve Zülfikar oğlu Kamil'e isabet ettiği” yazılı olduğu, bu halde Hüseyin oğlu Ali ile davacı arasındaki irs bağının tereddütsüz kurulmuş olduğu, kaldı ki dosya kapsamındaki yukarıda ayrıntısı verilen delillerden mirasbırakan Hüseyin oğlu Ali'nin mirasçılarının belirlenebildiği anlaşılmaktadır. Şu halde mahkemece yapılacak iş; yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hususlar gözetilerek, dosyayı içinde Feraiz hükümlerinden anlayan bir uzman bilirkişiye tevdi ederek; murisin 1331 yıllında öldüğü Çermik Asliye Hukuk Hakimliği'nden verilen 16.07.1956 tarih ve 58-21 sayılı veraset belgesi ile belirlendiği gözetilerek mülkte feraiz hükümlerinin, arazide ise 06.03.1912 tarihine kadarki ölümlerde 17 Muharrem 1284 tarihli İlk Tevsii İntikal Nizamnamesi, 06.03.1912 ile 04.10.1926 tarihleri arasındaki ölümlerde 21.02.1328 tarihli İkinci Tevsii İntikal Nizamnamesi hükümlerinin uygulanması, mirasçılardan 743 sayılı TKM ve 4271 sayılı TMK'nun yürürlüğünden sonra ölenler olduğu takdirde, mülk ve arazi ayrıt edilmeksizin Medeni Kanun hükümlerinin uygulanması bu suretle mirasçıların paylarının belirlenmesinden ibarettir. Bu yönler gözönünde tutulmadan yazılı biçimde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Yukarıda açılanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III-2. Bendi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 11,30 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 31.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.