MAHKEMESİ : İskenderun 1. Aile MahkemesiTARİHİ : 30/04/2013NUMARASI : 2011/399-2013/280T.. A.. ile A.. K.. aralarındaki katılma alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair İskenderun 1. Aile Mahkemesi'nden verilen 30.04.2013 gün ve 399/280 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ve davalı taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı vekili, 11.6.2010 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1738 ada 1 sayılı parselde 2 nolu bağımsız bölümden kaynaklanan katılma alacağının 1/2'sine isabet eden 120.000 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, aynı dilekçenin 3 nolu bendinde de İskenderun Aile Mahkemesi'nin 2010/625 Esas, 2010/615 Karar sayılı dava dosyasıyla açılan anlaşmalı boşanma davasında tarafların edinilmiş mal niteliğindeki taşınmazı eşit olarak paylaştırılmasını kararlaştırıldıklarını, davalının mahkeme önündeki açık ikrarıyla da dava konusu bağımsız bölümün 1/2 oranında eşit olarak paylaştırılmasını, kayıtsız şartsız kabul ettiğini açıklayarak istekte bulunmuştur.Davalı cevap dilekçesinde anlaşmalı boşanma davasına esas alınan protokolde taşınmazın satılması halinde yarı yarıya paylaşılacağının açıklandığını, evin henüz satılmadığını, Oyak'tan aldığı para, emekli ikramiyesi ve Ziraat Bankası'ndan çektiği 35.000 TL konut kredisini harcamak suretiyle söz konusu evi aldığını, davacının alınan taşınmaza bir katkısının bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece; “...1738 ada 1 sayılı parselde bulunan 2 nolu bağımsız bölümün 2.5.2007 tarihinde evlilik süresi içerisinde alındığını, TMK'nun 219.maddesi gereğince edinilmiş mal olduğunu, ancak davalının emekli ikramiyesi, Oyak'tan aldığı para ve banka kredisini kullanmak suretiyle dava konusu bağımsız bölümün alındığını, bilirkişi tarafından hesaplanan 88.022,11 TL'nin davalının kişisel malı olduğunu, ancak davalının beyanında 85.000 TL'yi taşınmazın alımında kullandığını açıklaması nedeniyle bu miktarın ikramiyeden kaynaklanan kişisel mal olduğunu açıklayarak yapılan hesaplama sonucu davacının katılma alacağına isabet eden 24.482,80 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline...” karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından protokolün mahkemece, ikrar niteliğinde bulunduğunu bu nedenle taşınmazın sürüm değerinin yarısının verilmesi gerektiğini, davalı ise yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu belirtmek suretiyle temyiz etmişlerdir.Dava, 15.12.2010 tarihinde kesinleşen İskenderun Aile Mahkemesinin 11.06.2010 tarih ve 2010/625 Esas, 2010/615 Karar sayılı anlaşmalı boşanma kararına esas alınan ve mahkemece kararın 3 nolu bendi gereğince uygun görülerek onaylanan protokol gereğinin yerine getirilmesi isteğine ilişkindir. Taraflar, 22.7.1987 tarihinde evlenmiş, 11.6.2010 tarihinde açılan ve 15.12.2010 tarihinde kesinleşen boşanma kararıyla boşanmışlardır. Taraflar arasında evlendikleri 22.7.1987 tarihinde TMK'nun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM'nin 170.maddesi uyarınca mal ayrılığı, eşler başka bir mal rejimini ileri sürmediklerinden 1.1.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 11.6.2010 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir ( TKM.m.202, 4722 S.K.m.10). Eşler arasındaki mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. (TMK.m.225/2).Dava konusu 1738 ada 1 sayılı parselde bulunan 2 nolu bağımsız bölüm evlilik birliği süresi içerisinde 2.5.2007 tarihinde edinilmiş bulunduğundan TMK’nun 219. maddesi gereğince edinilmiş mal olduğunun kabulü gerekir. Bir eşin bütün malları aksi sabit oluncaya kadar edinilmiş mal sayılır. (TMK.m.222). Mahkemenin bu yöndeki değerlendirmesi kural olarak doğrudur. Ancak taraflar anlaşmalı boşanma davasına sundukları iki tarafın imzasını taşıyan 11.6.2010 tarihli protokolün 3 nolu bendinde; “ şu anda tapusu davalı A.. K..'te bulunan tapulu evin ortak olarak satılmayıp kalacağını, herhangi bir satılma durumunda müşterek olarak paylaşılacağını her iki tarafta kabullenmiştir” şeklinde ibarenin yer aldığı, 11.6.2010 tarihli yargılama oturumu tutanağına geçen imzalı beyanları ile de tarafların aynı hususu vurguladıkları dosya kapsamıyla sabittir. Tarafların anlaşmalı boşanma halinde sadece boşanma ve ferileri hakkında anlaşmaları zorunludur. Mal rejiminin tasfiyesi konusunda anlaşmaları zorunlu değildir. Ancak somut olayda olduğu gibi taraflar mal rejimi konusunda anlaştıkları protokol, yargılama tutanağına geçen imzalı beyanları ile protokolün onaylanmasına ilişkin hüküm fıkrasının 3 nolu bendi ile sabittir.Yukarıda açıklamalar ile anlaşma protokoli yargılama tutanağına geçen beyanlar ve hüküm fıkrası gözetildiğinde tarafların beyanları mahkeme için ikrar (HGK'nun 24.02.2010 Tarih ve 2010/2-96 E, 2010/106 K) niteliğinde olup, her iki tarafı bağladığının kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla istek anlaşmalı boşanma kararıyla onaylanan 11.06.2010 tarihli protokol gereğinin yerine getirilmesine ilişkin olduğundan, bu çerçevede taraf delilleri toplanarak sonucuna göre alacak konusunda bir karar verilmesi gerekirken mal rejiminin tasfiyesi şeklinde nitelendirme yapılmak suretiyle katılma alacağına (protokolde öngörülen miktardan daha alacağa) hükmedilmesi doğru değildir. Varılan bu sonuç gözetilerek davalı A.. K..'in temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. Maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 Tl peşin harcın istek halinde temyiz eden davalı ve davacıya ayrı ayrı iadesine 31.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.