MAHKEMESİ : Edremit 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 14/02/2013NUMARASI : 2012/566-2013/103Hazine ile M.. Z.. aralarındaki tapu iptal ve terkin, kal davasının reddine dair Edremit 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 14.02.2013 gün ve 566/103 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A RDavacı Hazine vekili, mülkiyeti davalılara ait olan 22 parsel sayılı taşınmazın tamamının 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını belirterek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müdahalenin men-ine ve dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın yıkılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı; davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, davalının taşınmazı tapu siciline dayanarak satın aldığını, dava konusu taşınmazın tapu kaydının kıyı kenar çizgisinin belirlenmesinden önceki bir tarihe ait olduğunu açıklayarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı Hazine vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Davanın, hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair önceki hüküm davacı Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 19.1.2012 tarih ve 2011/11729 Esas, 2012/387 Karar sayılı ilamı ile özet olarak; "..öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi'nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır. Öte yandan; çekişme konusu taşınmaza kadastro tespiti esnasında uygulanan 04.04.1974 tarih, 11 sıra nolu tapu kaydının Hazinenin de taraf olduğu Edremit Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1972/381 Esas, 1972/553 Karar sayılı tescil ilamı ile oluştuğu anlaşıldığına göre, öncelikle tescil ilamının dayanağı harita uygulanarak kapsamının saptanması ve belirlenen durumun krokiye yansıtılması, çekişmeli taşınmazın kroki kapsamında kalması halinde tecsil ilamının tarafı olan Hazineyi bağlayacağının düşünülmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümlerinin gözetilmesi suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması "gereğine işaret edilmek suretiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyulması kararı verildikten sonra, yukarıda yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.Her ne kadar, mahkemece bozma ilamından sonra dosya teknik bilirkişi harita mühendisine tevdii edilerek alınan rapor sonucuna göre, dava konusu yerin tescil krokisi kapsamında kaldığı ve eldeki davaya kesin hüküm oluşturduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, benimsenen bu yöntem Daire ve Yargıtay uygulamasına, usul ve kanuna aykırı düşmektedir. Dosya içerisinde mevcut tescil krokisinin ve buna bağlı olarak kesinleşen hükmün eldeki davaya kesin hüküm oluşturduğunun kabul edilmesi için durumun yerinde keşif yapılarak belirlenmesi zorunludur. Mahkemece, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 19.1.2012 tarih ve 2011/11729 Esas, 2012/387 Karar sayılı bozma ilamına uyulduğu halde bozma gereklerinin yerine getirilmediği belirlenmiştir. Bozma ilamlarına uyulduktan sonra bozma kapsamları gözetilerek araştırma ve inceleme yapılmalıdır. Uyulan bozma ilamı taraf yararına usuli kazanılmış hak doğurmaktadır. Bu bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılması gerekir. Hal böyle olunca, Edremit Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 7.9.1972 tarih ve 1972/ 381 Esas, 1972/ 553 Karar sayılı kararının HMK'nun 303. maddesi anlamında eldeki dava bakımından kesin hüküm oluşturabilmesi için daha önceki bozma ilamı gözetilerek, Edremit Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1972/381 Esas, 1972/553 Karar sayılı tescil hükmüne esas olan krokinin verilecek keşif günü ile zemine uygulanması, bilirkişilerden gerekçeli denetime açık rapor alınması, dava konusu yerin tamamının veya bir kısmının kroki kapsamında kalıp kalmadığının saptanması, tescil krokisine ait dosyanın bulunduğu yerden getirtilerek keşif sırasında dosya kapsamı gözönünde bulundurularak değerlendirme yapılması, tescil krokisinin uygulanma kabiliyetinin olup olmadığı yönünde görüş istenmesi ondan sonra karar verilmesi gerekirken, bozma ilamlarının kapsamı gözardı edilerek hüküm kurulması doğru olmamıştır.Açıklanan nedenle davacı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 31.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.