Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 19508 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 19147 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İstanbul 14. Aile MahkemesiTARİHİ : 19/02/2013NUMARASI : 2009/567-2013/145H.. A.. ile İ.. A.. aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair İstanbul 14. Aile Mahkemesi'nden verilen 19.02.2013 gün ve 567/145 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:KARARDavacı vekili, yaklaşık 30 yıl önce evlenen tarafların davalının kusurlu hareketleri nedeniyle 2009 yılında boşandıklarını, vekiledenin evlilik birliği içinde kızları ile birlikte el işi yaparak kazandığı parayla satın alınan ve üzerine ev inşa edilen 730 ada 79 parselin davalı adına tapuya tescil edildiğini açıklayarak taşınmazın davalı üzerindeki tapu kaydının iptaliyle ½ payın davacı adına tesciline karar verilmesini istemiş, 12.11.2012 tarihli dilekçesiyle isteğini 40.000 TL'nin dava tarihinden itibaren işlyecek yasal faizi olarak ıslah etmiştir.Davalı vekili ev hanımı olan davacının evlilikten kısa bir süre sonra edinilen taşınmazda katkısı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, arsanın alımı ve evin yapımı sırasında ev işlerine giden ve evde parça başı tekstil işi yapan davacının geçici ve fazla getirisi olamayan çalışması aile içi yardımlaşma niteliğinde bulunduğundan davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar 31.07.1976 tarihinde evlenmişler, 29.05.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin kararın 08.05.2009 tarihinde kesinleşmesi ile boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi TMK'nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Bu durum karşısında, eşler, başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden evlilik tarihinden 4721 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi gereğince mal aylığı ve bu tarihten boşanma davasının açıldığı 22.12.2004 tarihine kadar 4722 sayılı Kanun'un 10. maddesi gereğince, TMK'nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Toplanan deliller ve dosya kapsamından temyize konu dava, evlilik birliği içinde TKM'nin 170. maddesi gereğince taraflar arasında mal ayrılığının geçerli olduğu 12.01.1981 tarihinde davalı adına tescil edilen 730 ada 79 parselin 71/ 60944 hissesi ve üzerindeki meskenin edinilmesindeki katkıdan kaynaklanan katkı payı alacağı isteğine ilişkindir. Kural olarak, 743 sayılı TKM'nin 170. maddesi uyarınca mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen taşınmazlara katkısının olduğunu iddia eden eşin para veya parayla ölçülebilen maddi bir değerin katkı olarak yapıldığını kanıtlaması gerekir. Mahkemece, davacının katkısı bulunmadığı kabul edilmişse de, dinlenen davacı ve davalı tanıkları evin alımından önce ve sonrasında davacının evde bulunan dikiş makinasına tekstil atölyelerinden iş alarak yapmış olduğu parça başına ücret aldığını bildirmişlerdir. Davacının düzenli ve gelir getiren bir işinin bulunması katkıda bulunduğunun kabulü için yeterli olup gelirin az ya da çok olması ancak katkı oranının belirlenmesinde dikkat edilecek bir husustur.Bu halde mahkemece, evlilik birliğinin kurulduğu tarihten taşınmazın alımı ve üzerindeki meskenin yapım tarihine kadar tarafların çalıştığı süreler belirlenip, tarafların yapmış oldukları iş itibariyle o tarihteki aylık ve yıllık gelirleri ilgili meslek odalarından sorulması, herbirinin ayrı ayrı toplam gelirinden, tarafların sosyal statüleri ile konumlarına göre yapabilecekleri kişisel harcamaları ile kocanın 743 sayılı TKM’nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar ayrı ayrı toplam gelirlerinden düşülerek herbirinin ayrı ayrı yaptıkları tasarruf miktarlarının saptanıp toplam tasarruf miktarı karşısında davacının katkı oranının tespit edilmesi ve bu oran ile dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinin çarpımı sonucunda elde edilecek miktara katkı payı alacağı olarak, tarafların açıklandığı üzere gelirlerinin tespit edilememesi halinde ise, 6098 sayılı TBK'nun 50 ve 51. maddeleri uyarınca hakkaniyete ve fedakarlığın denkleştirilmesine uygun tazminat niteliğinde bir miktar alacağın davacı lehine taktir edilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde iadesine 30.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.