Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18943 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 14555 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Sivrihisar İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 04/10/2013NUMARASI : 2011/24-2013/13Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz edenler tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: K A R A RDavacı 3. kişi vekili, borçlu aleyhine yapılan icra takibi nedeniyle 19.08.2011 tarihinde mülkiyeti müvekkiline ait olan makinanın haczedildiğini, haciz yapılan gayrimenkul müvekkiline ait iken, borçluya kiraya verildiğini, borçlunun daha önce bu adreste faaliyet yürüttüğünü ve ekonomik darboğaza girmesi sonucu müvekkiline olan kira bedelini ödeyemediğinden borçlarına mahsuben iş makinelerini müvekkiline satarak teslim ettiğini, müvekkilinin 15.06.2010 tarihinden bu yana haciz işlemine konu mermer fabrikasını “.. Mermer” ticaret unvanı altında işletmeye başladığını, dava dışı borçlu şirket ile davacı müvekkilinin hiçbir organik bağının bulunmadığını iddia ederek davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı alacaklı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; mahcuz malın satın alınma tarihi ile davacının işe başlama tarihi birlikte değerlendirildiğinde takip dosyasındaki iki haciz işleminin de bu tarihlerden sonra olduğu, defter kayıtlarının nizami tutulmamasının idari yaptırım gerektirdiği gerekçesiyle davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.Dava, 3. kişinin İİK'nun 96 vd. maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasıdır.1- Temyize konu davada, takibin dayanağı bir bono olup, bononun tanzim tarihinin 01.09.2009, vade tarihinin de 30.12.2009 olduğu görülmektedir. Dava konusu mahcuzun satın alınmasıyla ilgili olarak, davacının dayandığı ve davalı borçlu tarafından davacı 3. kişiye kesilen faturanın tarihi ise 16.01.2010'dur. Buna göre, davacının delil olarak dayandığı faturanın borcun doğumundan sonra düzenlendiği açıktır. Ayrıca davacının dosyaya sunmuş olduğu davacı M.. K..'ya ait vergi levhasında da işe başlama tarihi 15.06.2010 olarak gösterilmiş olup, haciz yapılan taşınmazın tapu kaydına göre taşınmazın borçlu tarafından davacı 3. kişiye satış tarihi 31.12.2009'dur. Öte yandan, davacının esnaf işletmesi olan ".. Mermer'in" ticaret odasına tescil tarihi ise 16.06.2010'dur. Bu doğrultuda, davacının dayanmış olduğu vergi lehvası, işe başlama tarihi, fatura tarihi, oda tescil tarihi, haciz yapılan taşınmazın davacıya devir tarihleri borcun doğumundan sonraya isabet etmekte olup, bu bilgilere göre, davacı ile borçlunun yaptıkları işlemlerin alacaklılardan mal kaçırmaya dönük danışıklı işlemler olduğunun kabulü gerekir. Yapılan bu işlemlerin alacaklının haklarını etkilemeyeceği de açıktır. Ayrıca, davalı 3. kişi tarafından sunulan, isteyen her kişi adına düzenlenmesi olanaklı borcun doğumundan sonra düzenlenmiş bulunan fatura, istihkak davalarında tek başına yeterli bir delil olmadığı gibi, bilirkişi tarafından incelemesi yapılan davacıya ait ticari defterlerin usulune uygun tutulmadığı, mahcuza ait olduğu iddia edilen faturanın tanzim tarihi 16.01.2010 olmasına rağmen, bu faturanın 01.06.2010 tarihinde kayıt altına alındığı, defter kapanış tasdik tarihinin de anılan tarihten sonra yapıldığı anlaşılmakta olup, usulüne uygun tutulmamış ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kullanılmasına yasal imkân bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle; Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile davanın kabulüne yönelik hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir. 2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK'nun 366. ve HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına ve taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 22.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.