Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 18663 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8570 - Esas Yıl 2015





İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : Ankara 10. Aile MahkemesiTARİHİ : 14/01/2015NUMARASI : DAVACI : F.. Ş..DAVALI : M.. M..DAVA TÜRÜ : Katkı Payı Alacağı, Değer Artış Payı Alacağı, Katılma AlacağıDavacı-karşı davalı F.. Ş.. ile davalı-karşı davacı M.. M.. aralarındaki Katkı Payı Alacağı, Değer Artış Payı Alacağı, Katılma Alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Ankara 10. Aile Mahkemesi'nden verilen 14.01.2015 gün ve.... sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili F.. Ş.. vekili, duruşmasız olarak incelenmesi davalı-karşı davacı M.. M.. vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20.10.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden F.. Ş.. vekili Avukat S. U. geldi. Karşı taraftan M.. M.. vekili Avukat A. Y. geldi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı karşı davalı F.. Ş.. vekili, evlilik birliği içerisinde edinilen ve davalı üzerinde bulunan mal varlığının alınmasına kişisel gelir ve ziynet eşyaları ile katkıda bulunduğunu, davalının birlikte edinilen taşınmazı kiraya vermek suretiyle gelir elde ettiğini ileri sürerek mal rejiminin tasfiyesi uyarınca fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 50.000.TL.nın davalıdan alınmasına istemiş,karşı davanın reddini savunmuştur.Davalı karşı davacı vekili, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının mal varlığının edinilmesine katkıda bulunmadığını açıklayarak asıl davanın reddine karar verilmesini savunmuş, karşı dava dilekçesinde yazılı taşınmaz bakımından tasfiye hükümleri uyarınca 25.000 TL katılma alacağının karşı taraftan alınmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, asıl dava ve karşı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmesi üzerine; hüküm,davacı karşı davalı F.. Ş.. vekili ile davalı karşı davacı M. M. vekili tarafından temyiz edilmiştir.1-Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, mahkemece deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, davaya konu .... ada ... parsel üzerindeki 3 nolu bölüm ile ... ada ... parsel üzerindeki 18 nolu bölüm, boşanma davasının açıldığı, başka bir anlatımla;mal rejiminin sona erdiği tarihten sonra satın alınarak davalı adına tescil edildiği ve kira alacağının da bu taşınmazlara ilişkin olduğu, dolayısı ile bu taşınmazlar ve kira gelirlerinin tasfiyeye konu edilemeyeceği, banka mevduatlarına yönelik usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı, asıl davaya konu ... ada ... parsel ile karşı davaya konu ... ada ... parsel üzerindeki 1 nolu bölüme ilişkin tarafların edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan katılma alacakları usulüne uygun olarak belirlendiğine göre, davacı karşı davalı F.. Ş.. vekili ile davalı karşı davacı M.. M.. vekilinin aşağıda gösterilen nedenler dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. 2-Mahkemece, tarafların katkı oranları tam olarak belirlenemediğinden hakkaniyet gereği davacı lehine 40.000 TL alacağa hükmedilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya uygun olmadığı gibi yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hâkime aittir(6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre asıl dava; katkı payı ve değer artış payı alacağı, karşı dava katılma alacağı isteğine ilişkindir.01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulacaktır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m).Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 m). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır(TKM 189 m). Kadın veya kocanın, diğerinin mal rejiminin devamı sırasında edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteyebilmesi için, mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir. Bu katkı, ziynet, miras veya bağış yoluyla elde edilen başka malvarlıklarının kullanılması ile toplu olarak yapılabileceği gibi, çalışan eşin gelirleriyle de yapılması mümkündür. Çalışarak, düzenli ve sürekli gelire (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça diğer eşin sahip olduğu malvarlığına yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir. Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilen tasfiyeye konu mala, eşlerin, hem başka malvarlıkları (ziynet, miras, bağış vs gibi) kullanılarak, hem de çalışma karşılığı elde ettikleri düzenli gelirleriyle katkıda bulunduklarının ileri sürüldüğü durumlarda; öncelikle, tasfiyeye konu malın edinildiği tarih itibarıyla başka malvarlıklarından elde edilen toplu para ile yapılan katkının, dava konusu malın bedelinin tamamı karşısındaki oranı saptanmalıdır. Bundan sonra da, kalan miktara her bir eşin çalışmaları ile elde ettikleri düzenli gelirleriyle katkıda bulunduklarının kabulü ile oranları ayrı ayrı belirlenmelidir.Buna göre, öncelikle toplu katkının satın alma tarihindeki parasal değeri ile tasfiyesi istenen malın hem edinme bedeli hem de dava tarihindeki sürüm(rayiç) değerleri ayrı ayrı tespit edilmelidir.Dava konusu malvarlığına, başka malvarlıklarından elde edilen toplu para ile yapılan katkının dışında kalan bölümüne eşlerin çalışmaları karşılığı elde edilen düzenli gelirlerle yapılan katkı oranının belirlenmesi bakımından ise; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olunmasına rağmen, çalışılan bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup belirlenerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı saptanmalıdır. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama kendi gelirlerinden düşülerek ayrı ayrı yapabilecekleri tasarruf miktarları tespit edilmeli, daha sonra her bir eşin tespit edilen tasarruf miktarının birlikte gerçekleştirdikleri toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Bulunan bu oranlar, eşlerin çalışmaları karşılığı elde ettikleri düzenli gelirleriyle tasfiye konusu malvarlığına yaptıkları katkı oranını göstermektedir.Yukarıda açıklanan yöntemlerden yararlanılarak ayrı ayrı tespit edilen toplu para ve düzenli gelirlerle yapılan katkı oranları, birleştirmek suretiyle değerlendirilerek, tasfiyeye konu malvarlığının dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle, her bir eşin katkı payı alacak miktarı bulunur. Değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun karşılık almaksızın esaslı katkıdaç bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda meydana gelebilecek değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkıdır (4721 sayılı TMK 227 m). Denkleştirme (TMK 230 m) hariç, tasfiyeye konu malvarlığında katkı tarihine göre değer kaybı söz konusu ise, katkının başlangıçtaki değeri esas alınır (TMK 227/1 m). Böyle bir malın daha önceden elden çıkarılmış olması halinde hakim,diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler (TMK 227/2 m). Değer artış payı alacağı talep edebilmek için, parasal ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunulmalıdır. Artık değere katılma alacağı ise; eklenecek değerlerden (TMK 229.m) ve denkleştirmeden (TMK 230.m) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK 219.m) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK 231.m) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK 236/1.m). Katılma alacağı Yasa'dan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek yoktur.Değer artış payı ve artık değere katılma alacak miktarları hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malın, bu tarihteki durumuna göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değeri esas alınır (TMK 227/1, 228/1, 232 ve 235/1 m.). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihi karar tarihidir. Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilir (TMK'nun 222 m). Somut olaya gelince;eşler,25.12.1999 tarihinde evlenmiş, 03.01.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi, boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir ( TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir(4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu malların bir bölümü eşler arasında mal ayrılığının rejiminin geçerli olduğu dönemde bir kısım mallar ise edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Davacı karşı davalı kadın, kişisel geliri ve ziynet eşyalarını vermek suretiyle dava konusu mala/mallara katkıda bulunduğunu ileri sürmüştür. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 s.lı TMK 179 m). Dava konusu taşınmazlardan, 8121 ada 11 parsel üzerindeki 15 nolu bölüm, 1.12.1999 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edilmiş,12.04.2002 tarihinde dava dışı T.'a satış yoluyla devredilmiş, Elvankent'te bulunan .... ada ... parsel üzerindeki 16 nolu bölüm evlenme tarihinden önce 04.11.1998 tarihinde satın alınarak davalı koca adına tescil edilmiş, 12.04.2002 tarihinde satış yoluyla dava dışı Vedat adına tescil edilmiştir. Bu açıklamalara göre Elvanket'te bulunan taşınmaz evlilik birliği içerisinde alınmadığından veya ödemelerinin evlilik birliği içerisinde yapıldığı ileri sürülmediğinden bu taşınmazın tasfiyeye tabi mallardan olduğunun kabulü doğru olmamıştır. Çamlıtape'de bulunan ... ada ... parsel üzerindeki 15 nolu bağımsız bölüm evlilik birliği içerisinde satın alındığına, evlenmeden önce satın alınarak davalı koca adına tescil edilen Elvankent'teki ... ada ... parsel üzerindeki 16 nolu bölümün satışından elde edilen gelirin bir bölümünün Zafertepe'de ... ada ... parsel üzerindeki 6 nolu bağımsız bölümün alınmasında, bir bölümünün ise aracın alınmasında kullanıldığı, davacı kadının ziynet eşyaları ve kişisel birikimleriyle dava konusu ... ada ... parsel üzerindeki 15 nolu bağımsız bölümün alınmasına katkı sağladığı dikkate alınarak dosya bir bütün halinde daha önce rapor düzenleyen bilirkişiler dışında uzman bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kuruluna tevdi edilerek, denetime açık rapor alınması ve elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme sonunda yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, (1.) bentte açıklanan nedenlerle davacı karşı davalı F. ve davalı karşı davacı M. M. vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, bozma nedenlerine göre Yargıtay duruşmasında vekil marifetiyle temsil olunan taraflar lehine Avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 1.519,89 TL peşin harcın istek halinde temyizeden davacı-karşı davalı F.. Ş..'e iadesine ve 675,00 TL peşin harcın da istek halinde temyiz eden davalı-karşı davacı M.. M..'ye iadesine, 20.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.