MAHKEMESİ : Manavgat İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 12/07/2013NUMARASI : 2013/146-2013/244Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:K A R A R Davacı vekili, Manavgat 1. İcra Müdürlüğü'nün 2012/629 talimat sayılı dosyası ile müvekkili 3.kişi şirkete ait Manavgat ilçesi Sağrin Kasabası'nda bulunan sera işletmesinde haciz işlemi uygulanarak, tapuda sera olarak kayıtlı bulunan gayrimenkuller üzerindeki taşınmazın eklentisi olan ve müvekkili şirkete ait malların haczedildiğini, mahcuzların tamamının borçlu-davalılar H.. B.., İ.. B.. ve Y.. B..'ten bedeli ödenerek müvekkili şirket tarafından haciz tarihinden önce satın alındığını, bu hususun tapu kayıtlarına teferruat olarak tescil edildiğini, dava konusu malların haczedilemeyecek olmasının yanı sıra, haciz işleminin İİK'nun 99. maddesine aykırı olması nedeniyle, alacaklının takibe devamının telafisi mümkün olmayan zarara neden olacağından %20 tazminatın davalı alacaklıdan tahsiline davanın kabulü ile hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı İ.. Y.. vekili; İcra takibinin Antalya İcra Dairelerinde başlatılmış olması sebebiyle öncelikle davanın Antalya İcra Hukuk Mahkemelerinde açılması gerektiğini, Manavgat İcra Hukuk Mahkemesi'nin yetkisiz olduğunu, davacı şirketin icra dosyasında taraf olmadığını, haciz işlemlerine karşı haczedilmezlik şikayetinde bulunamayacağını, sadece istihkak iddiasında bulunabileceğini, haciz işlemi sırasında borçlulardan Y.. B..'in haciz mahallinde bulunduğunu, borcu kabul ettiğini, söz konusu davanın 8 ay sonra açıldığını, 7 günlük dava açma süresinin geçmiş olduğunu, hacze konu menkullerin teferruat mı, mütemmim cüz mü olduğunun ancak bir bilirkişi vasıtasıyla tespit edilebileceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, haczedilmezlik şikayetinde bulunan davacının icra dosyasında taraf olmadığı, haczedilmezlik şikayetinin ancak malı haczedilmiş borçlu tarafından ileri sürülebileceği, bu sebeple haczedilmezlik şikayeti yönünden aktif taraf sıfatının (husumet) bulunmadığı anlaşılmakla taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine, istihkak davası yönünden ise, her ne kadar HUMK'nun 512. maddesine göre, haczedilen malın, icra takibinin yapıldığı yerden başka bir yerde bulunması halinde istihkak davası hacizli malın bulunduğu yerde de açılabilmekte ise de, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda ilgili maddenin karşılığının bulunmadığı, bu nedenle icra takibinin yapıldığı veya davalıların ikametgahlarının bulunduğu icra mahkemesinin yetkili olduğu, süresinde davalı tarafça yetki itirazında bulunulduğundan, mahkemenin yetkisizliğine karar verilmiştir.Kararı, davacı 3. kişi vekili temyiz etmiştir. Dava, İİK’nun 96. maddesi uyarınca 3. kişinin açtığı istihkak davası ile haczedilemezlik şikayetine ilişkindir. 1-Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 294 ve devamı (Mülga HUMK’nun 382 ve devamı) maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması, tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi esastır. Bu nedenle hükmün, açık, anlaşılır, infaz edilebilir şekilde tesis edilmesi ve en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın, kısa karara uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Hatta, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni olduğu belirtilmiştir.Somut olayda, Mahkemece, kısa kararda; ''1-Haczedilmezlik şikayeti yönünden taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine, 2-İstihkak davası yönünden davalı vekilinin yetkisizlik itirazının kabulü ile; kararın kesinleşmesine müteakiben iki haftalık süre içinde talep halinde dosyanın yetkili Antalya İcra Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine, 3-İstihkak davasının niteliği gereği şikayet davasından farklı usul ve esasa tabi olduğundan bu dosyadan tefrikine'' biçiminde hüküm tesis edilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda, kısa karara aykırı ve eksik olarak sadece ''Haczedilmezlik şikayeti yönünden davanın taraf sıfatı yokluğundan davanın reddine'' şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu durum karşısında, gerekçeli kararın kısa karara uygun yazılmaması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı 3. kişi vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle kararın İİK'nun 366 ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına ve HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 19.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.