MAHKEMESİ : Ankara Batı 3. Aile MahkemesiTARİHİ : 05/06/2014NUMARASI : 2014/136-2014/389H.. E.. ile F.. A.. aralarındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasının kabulüne dair Ankara Batı 3. Aile Mahkemesi'nden verilen 05.06.2014 gün ve 136/389 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı Hüseyin vekili, 580 ada 13 parselde bulunan 1 ve 2 nolu bağımsız bölümler nedeniyle mal rejiminin tasfiyesi ile fazlaya ilişkin haklar saklı olmak üzere şimdilik 4.900-TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı Fatma vekili, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece, davanın kabulü ile 4.900-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacak isteğine ilişkindir.01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri göz önünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m).Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 m). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM 189 m). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.Somut olaya gelince; eşler, 25.10.1986 tarihinde evlenmiş, 29.11.2006 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir ( TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 580 ada 13 parsel sayılı taşınmazın eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 23.02.1994 tarihli Yenikent Belediyesi Encümen kararı ile davalı eş adına tahsisine karar verilmiş, davalı eş ile Yenikent Belediyesi adına belediye başkanı arasında noterde 10.03.1994 tarihli düzenleme şeklinde sözleşme imzalanmış, tasfiyeye konu taşınmaz 03.03.1997 tarihinde tarla vasfıyla diğer tahsisler suretiyle, daha sonra 15.01.2007 tarihinde 2 katlı kargir bina vasfıyla kat mülkiyetine çevrilme suretiyle davalı eş adına tapuda tescil edilmiş olup, 1 nolu bağımsız bölüm 16.01.2007 tarihinde dava dışı A.. A..'a, 2 nolu bağımsız bölüm yine 16.01.2007 tarihinde dava dışı M.. A..'a tapuda satılarak devredilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 s.lı TMK 179 m).O halde, tasfiyeye konu 580 ada 13 parsel sayılı taşınmaza ait arsa ve inşaatın tarihsiz protokol ile tanıklar A.. A.. ve M.. A..'a satıldığının davalı tarafından savunulduğu dikkate alınarak; HMK'nun 31.maddesi uyarınca taraflardan bu konuda açıklama yapmaları istenildikten sonra, tarafların bu konudaki delillerinin yeterince toplanmadığı ve tanıklardan bu konuda bilgilerinin sorulmadığı anlaşıldığından; öncelikle taraf tanıkları yeniden dinlenerek, dava konusu (1) ve (2) nolu bağımsız bölümlerin hangi tarihte kim tarafından inşa ettirildiğinin sorulması, tanıklar A.. A.. ve M.. A.. tarafından yaptırılıp yaptırılmadığının açıklığa kavuşturulması, arsanın satım tarihinin belirlenmesi, bu kapsamda delil listesinde yemin deliline de dayanıldığı dikkate alınarak gerektiğinde yemin delilinin de hatırlatılması, dava konusu arsa ve bağımsız bölümlerin ne zaman satıldığı, kim tarafından hangi tarihte inşaata başlanıp tamamlandığı kesin olarak belirlendikten sonra, uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken; mahkemece eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Davacı vekili ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenle kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine 14.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.