MAHKEMESİ : Ankara 16. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/07/2012NUMARASI : 2009/92-2012/308M.. A.. ile H.. H.. ve Y.. B.. aralarındaki tapu iptali ve tescil (mülkiyetin tespiti) davasının kısmen reddine ve kısmen kabulüne dair Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 10.07.2012 gün ve 92/308 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı H.. H.. vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacı vekili, dava dilekçesinde mevki ve sınırı belirtilen ve 1956 yılında ekilemez arazi vasfı ile tescil harici bırakılan bir parça taşınmazın davacı tarafından emek ve para ile imar-ihya edilerek 20 yılı aşkın süreden beri tarım arazisi olarak kullanılmakta iken 2003 yılında idari yoldan H.. H.. adına mera vasfı ile tescil edildiğini, daha sonra vasıf değişikliği yapılarak TOKİ' ye devredildiğini açıklayarak mülkiyetin tespitine ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ayrı ayrı 5.000 TL nin davalılar H.. H.. ve Yenimahalle Belediye Başkanlığı'ndan yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı Y.. B.. vekili taşınmaz Belediye sınırları içerisinde bulunuyorsa da belediye adına tescil edilmediğinden, davalı H.. H.. vekili ise, taşınmaz mera vasfında olup özel mülkiyete konu olamayacağından ve halen TOKİ adına tescilli olduğundan ayrı ayrı davanın reddine karar verilmesini savunmuşlarıdır. Mahkemece, açılan davanın Y.. B.. yönünden reddine ve H.. H.. yönünden kısmen kabulü ile 20.09.2011 tarihli teknik bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 15.358 m2 lik yerde davacının zilyetlikle kazanma koşulları gerçekleşmiş olup keşfen 921.000 TL değerinde olduğu tespit edildiğinden talebe bağlı kalınarak 5.000 TL nin davalı H.. H..'den tahsiline ve fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmasına karar verilmesi üzerine Hüküm; kabul edilen yere ilişkin olarak davalı H.. H.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK’nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Taşınmaz 1956 yılında yapılan kadastro çalışmalarında neden belirtilmeksizin tescil harici olarak bırakılmış yerlerden olup mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar taşlık vasfındaki taşınmazın davacı tarafından taşların toplanması suretiyle imar-ihya edildiğini açıklamışlardır. Ne var ki taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden iken Ankara İl Mera Komisyonu tarafından 16.08.1999 tarihinde mera olarak tespit edilmiş ve askı süresi sonunda mera siciline tescil edilmiştir. Taşınmazın mera olarak sınırlandırılmasından sonra vasıf değişikliği yapılarak 27.03.2006 da idari yoldan H.. H.. adına tescil edilmiş ve 29.08.2006 tarihinde de bedelsiz olarak TOKİ'ye devredilmiştir. Taşınmazın içinde yer aldığı 1455 parsele ilişkin mera tespit raporu taşınmazın bir kısmının 4342 sayılı Yasa'nın 5a maddesindeki kadim meradan ve kalan kısmının 5b maddesindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden edinildiğini belirtmekte olup bu haliyle taşınmaz kadim ve tahsisli mera araştırmasına muhtaçtır.Hal böyle olunca, Mahkemece yapılacak iş: öncelikle, dava konusu taşınmazın tapu kaydı ilk oluşum tarihinden itibaren tüm tedavüllerini gösterir şekilde Tapu Müdürlüğü'nden istenmeli, hangi nedenle tespit harici bırakıldığı, keşif sonucu düzenlenen kroki gönderilmek suretiyle Kadastro Müdürlüğü'nden, imar ihyaya muhtaç yerlerden ise taşınmazın bulunduğu bölgede 1/1000 ve 1/5000'lik imar planları bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise hangi tarihte kesinleştiği ilgili yerel ve Büyükşehir Belediyeleri Başkanlıklarından, taşınmaza ilişkin tahsisli mera kaydı İl ve İlçe Tarım Müdürlüğü, İl Özel İdare Müdürlüğü ve Tapu Müdürlüğü'nden sorularak varsa mera norm kararı ve mera haritası getirtilerek dosya arasına alınmalı, meradan yararı bulunmayan komşu köyler halkı arasından yöreyi bilen yaşlı bilirkişiler mahkemece belirlenmeli, aynı şekilde komşu köylerden tanıklarını bildirmeleri konusunda taraflara süre ve imkan tanınmalıdır.Belirtilen eksikliklerin yerine getirilmesinden sonra jeodezi mühendisi, ziraat mühendisi ile teknik bilirkişiden oluşacak bilirkişi heyeti ile yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar, HMK'nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı, aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar keşif yerinde dinlenmeli, norm kararları ile mera haritası teknik yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla keşifte uygulanmalı, dava konusu taşınmazın tahsisli mera ve kadim meradan açılmak suretiyle elde edilen yerlerden olup olmadığı, mera niteliğinde olmayıp imar ihyaya muhtaç yerlerden olması halinde hangi tarihte kim tarafından ne şekilde imar ihyasına başlandığı, imar ihyanın hangi tarihte bittiği, tarımsal amaçlı zilyetliğinin hangi tarihte başladığı ve dava tarihine kadar kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğü yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle açıklığa kavuşturulmalı, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde HMK'nun 261. maddesi gereğince giderilmesine çalışılmalı, tanık ve bilirkişi sözleri ilmi esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, ziraat mühendisi bilirkişiden Yargıtay denetime uygun gerekçeli rapor temin edilmeli, hava fotoğraflarını uygulayan jeodezi mühendisinden taşınmazları ilgili hava fotoğrafları üzerinde niteliğini belirtmek suretiyle göstermesi istenmeli ve bundan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmeliyken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Davalı H.. H.. vekilinin temyiz itirazları açıklanan tüm bu nedenlerle yerindedir. Kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.