Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 1781 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 18243 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ : Karlıova Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 16/05/2012NUMARASI : 2009/52-2012/87D.. K.., asli müdahiller F.. Y.. ve tanıkları ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Karlıova Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 16.05.2012 gün ve 52/87 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı Hazine temsilcisi taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacı D.. K.. vekili, davacı ve murisleri tarafından imar-ihya sonucu tarım arazisi haline getirilen ve 80-90 yıldan beri davacının eklemeli zilyetliği altında bulunan taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda hali arazi vasfı ile 106 ada parsel olarak Hazine adına tespit ve tescil edildiğini açıklayarak Hazine üzerindeki kaydın iptaliyle davacı adına tescilini istemiştir.Asli müdahiller vekili 24.06.2009 tarihli dilekçesiyle, dava konusu taşınmazın asli müdahiller murisine ait olup davacı ve davalı Hazine'nin herhangi bir hakkı olmadığını açıklayarak taşınmazın Hazine üzerindeki tapu kaydının iptaliyle Nevzat Yazıcı mirasçıları adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine temsilcisi, taşınmaz uzun yıllardan beri kimsenin zilyetliği altında bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, asıl davacının davasının bu davadan tefrikine ve asli müdahillerin davasının kabulü ile 20.10.2009 tarihli teknik bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen 7.089,38 m2'lik yerin asli müdahiller adına tesciline A ile gösterilen yer yönünden kazanma koşulları gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verilmesi üzerine, Hüküm, davacı D.. K.. vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK'nun 713/1, 996, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece asli müdahale talebinin kısmen kabulüne karar verilmişse de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmaz 27.11.2005 tarihinde ''ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerlerden olup kimse tarafından hak iddiasında bulunulmadığından'' hali arazi vasfı ile Hazine adına tespit edilmiş ve tutanağın 28.06.2007'de kesinleşmesi ile tapuya tescil edilmiştir. Bu hali ile taşınmaz zilyetlikle edinilebilecek yerlerden ise de, mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler, davası tefrik edilen davacı D.. K.. tanıkları ve asli müdahil davacılar tanıkları çelişkili beyanda bulunmuş olup zilyetliğin kim tarafından ne şekilde sürdürüldüğü hususunda duraksama oluşmuştur.Bu halde, Mahkemece, yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklar HMK'nun 243 ve 244. maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağrılmalı aynı Kanunun 259 ve 290/2. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıklar mümkün olduğunca keşif yerinde dinlenmeli, tanık ve yerel bilirkişilerden taşınmazdaki zilyetliğin nasıl başladığı, kadastro tespit tarihine kadar kim tarafından ve hangi nedenle sürdürüldüğü sorularak açıklığa kavuşturulmalı, tanık ve yerel bilirkişi beyanları arasında çelişki bulunması halinde HMK'nun 261. maddesi gereğince çelişkinin giderilmesine çalışılmalı ve toplanan delillere göre bir karar vermek gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Öte yandan, asli müdahiller lehine zilyetlikle kazanma koşullarının gerçekleştiğinin tespiti halinde 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesine göre belgesizden zilyetlikle kazanılacak taşınmaz miktarı kuru arazide 100 ve sulu arazide 40 dönümü aşmayacağından Hazine tarafından Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki sınırın aşıldığı gerekçesi ile asli müdahiller N.. Y.. mirasçıları aleyhine açılan 2010/37 Esas sayılı davanın bekletici mesele yapılarak bu dava sonuçlanmadan karar verilmiş olması da doğru değildir.Davalı Hazine vekili ile davası tefrik edilen asıl davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.