MAHKEMESİ : Bakırköy 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 13/09/2013NUMARASI : 2011/166-2013/409S.. G.. ve müşterekleri ile Ü.. K.. aralarındaki muhdesat davasının kabulüne dair Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 13.09.2013 gün ve 166/409 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili ile davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacılar vekili, vekil edenleri ile davalının paydaşı bulundukları ve tapuda tarla olarak kayıtlı bulunan 5050 parsel sayılı taşınmaz üzerinde müteahhit tarafından inşa edilen 4 daire ve 1 dükkandan oluşan binanın davacılarca satın alınıp zilyet edildiğini açıklayarak anılan binadaki daireler ve dükkanın davacılara ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemişlerdir.Davalı vekili, aynı müteahhitten vekil edeninin de daire satın aldığını ancak dairenin teslim edilmediğini, bu nedenle tüm taşınmaz üzerinde hak sahibi olduğunu, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulü ile 5050 parselde bulunan binada, bodrum ve zemin katının davacı C.. Ç..'a, 1.normal katın davacı A.. D..'e 2.normal katın davacı S.. E..'e, 3.normal katın S.. S..'e ve 4. normal katın davacı S.. G..'ye ait olduğunun tespitine karar verilmesi üzerine, hüküm davacılar vekili ile davalı vekili tarafından ayrı ayr?? temyiz edilmiştir.Dava konusu 5050 parsel sayılı taşınmaz, 152 m2 yüzölçümlü, tarla niteliği ile değişik tarihlerde satış suretiyle davacılar ve davalı adına paylı olarak tescil edilmiştir. Yapılan keşif sonucunda alınan teknik bilirkişi raporuna göre anılan taşınmaz üzerinde 25.10.1993 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca bodrum, zemin ve 2 normal katlı olarak yapılmış bina olması gerekirken bodrum, zemin ve 4 normal katlı bina yapılmış olduğu, fazla yapılan bölümlerin kaçak yapıldığı bildirilmiş, binada davacıların zilyet bulundukları tespit edilmiştir.Davalı temyizinde, delillerinin sunulmasına izin verilmeksizin davanın yürütülüp sonuçlandırıldığını bildirmiştir. Somut olayda, davalı vekiline 15.06.2011 tarihli oturumda delil listesini sunmak üzere süre verilmiş, sürenin başlangıcı ise davacıya ait delil listesinin davalı vekiline tebliğ işleminin yapılması olarak gösterilmiştir. Ne var ki davalı vekiline bu delil listesi tebliğ edilmeden davalı asıla yapılan delil tebliğ işlemi geçerli sayılarak verilen sürenin kesin süre olduğu kabul edilmek suretiyle davalı vekiline daha sonra delil bildirme imkanı tanınmaması davalının hukuki dinlenilme hakkı kapsamındaki savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurmuştur. (HMK.27) O halde mahkemece yapılacak iş; davalı vekiline delillerini bildirmek üzere uygun süre verilmesi, delil bildirdiğinde toplanması ve toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek gerçekleşecek sonuca göre bir karar vermek olmalıdır. Mahkemece savunma hakkı kısıtlanarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmamıştır. SONUÇ: Açıklanan yazılı gerekçelerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde S.. G.. ve müştereklerine iadesine, 170,80 TL peşin harcın da istek halinde davalıya iadesine 08.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.