Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17737 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 14801 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : Bursa 6. İcra Hukuk MahkemesiTARİHİ : 26/02/2013NUMARASI : 2012/898-2013/91Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki temyiz eden tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARARDavacı üçüncü kişi vekili, Bursa 8. İcra Müdürlüğü’nün 2012/9995 sayılı Takip dosyasında yazılan talimat uyarınca, Çanakkale 2. İcra Müdürlüğü tarafından 2012/645 sayılı Talimat dosyasında üçüncü kişinin iş yerinde 10.08.2012 tarihli haczin uygulandığını, bilgisayarların haczedilmesi nedeni ile üretim faaliyetinin durma noktasına geleceğini, haciz ve muhafaza baskısı altında dosya borcunun tamamını yatırmak zorunda kaldıklarını, buna ilişkin istirdat davası açtıklarını, icra memuru ve alacaklı vekilinin yetki ve görev sınırlarını aşarak haciz yaptıklarını, buna ilişkin suç duyurusunda bulunulduğunu, 2004 yılında borçlu ile olan ortaklık ilişkisini sona erdirdiklerini ancak tescilin geç yapıldığını, bundan üçüncü kişinin sorumlu tutulamayacağını, aynı adreste 2004-2011 tarihleri arasında Çanakkale Ticaret Borsası adına da adres kaydı bulunduğunu, İda markasınının ilk olarak 1995 yılında davacı şirket adına tescil edildiğini, borçlu firmanın ise daha sonra kurulduğunu, hacizde ele geçen plaketlerin hatıra mahiyetinde olduğunu, hacze konu bilgisayarların davacı üçüncü kişiye ait olduğunu, mahcuzların satın alınmasına yönelik tasarrufun iptali davasının açılmadığını, kaldı ki bunlara ilişkin faturaların borcun doğumundan çok önce düzenlendiğini belirterek istihkak iddiasının kabulü ile haczin kaldırılmasına ve tazminata karar verilmesini istemiştir.Davalı alacaklı vekili, üçüncü kişinin istihkak iddiası üzerine verilmiş takibin devamı kararının bulunduğunu, muhafaza talebinin reddine yönelik müdürlük kararının Mahkeme kararı ile iptal edilmesi üzerine dava konusu haciz işleminin yapıldığını, yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, aynı mahcuzlara yönelik bir başka takip dosyasına ilişkin açılmış istihkak davasının bulunduğunu, birleştirilmesi ya da bekletici mesele yapılması gerektiğini, haciz adresinin ticaret sicilde borçlu adına kayıtlı olduğunu, davacı şirketin borçlunun ortağı olduğunu, hacizde hazır bulunan şirket müdürünün bunu doğruladığını ve borçluya ait plaket ve kupaların görüldüğünü, internet üzerinden aynı adres ve telefon bilgilerini kullandıklarını, örtülü iş yeri devri yapıldığını ve istihkak iddiasının muvazaaya dayandığını, davacının İİK’nun 44 ve TBK gereğince devraldığı işletmenin borçlarından sorumlu olduğunu belirterek davanın reddine ve tazminata karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece toplanan delillere göre: dava konusu haciz adresinin ticaret sicilde borçlu adına kayıtlı olduğu, ancak uzun süredir davacı üçüncü kişi tarafından kullanıldığı, fiili olarak borçlu şirketin burada faaliyet göstermediği, davacı şirket yetkilisinin borçlu şirketin kurucu ortağı olduğu ancak 2004 yılında ayrıldığı, haciz tarihi itibarı ile iki şirket arasında organik bağ bulunmadığı, kaldı ki salt organik bağın istihkak iddiasının reddi için yeterli olmadığı, mahcuzların üçüncü kişinin ticaret sicil kayıtlarında yer aldığının bilirkişi incelemesi ile tespit edildiği, takibin durması kararı verilmediği için tazminata ilişkin koşulların oluşmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili ve tazminat talebinin reddi yönünden davacı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, üçüncü kişinin İİK'nun 96. vd. maddeleri uyarınca açtığı “istihkak” davası niteliğindedir.Davacı üçüncü kişi şirket ile borçlu şirket arasında ortaklık yapısı, aynı alanda ve aynı adreste bir süre birlikte faaliyet göstermeleri itibarı ile organik bağ bulunmaktadır.Gerçekten de; borçlu 2004 yılına kadar, davacı şirketin ortaklarından olup, resmi kurumlardan gelen yazı cevaplarına göre borçlu haciz adresini 2009 yılına kadar üçüncü kişi ile birlikte ortaklaşa kullanmış görünmektedir. Bu olgular resmi ortaklık ilişkisinin sona ermesinden sonra da aynı yerde fiilen birlikte faaliyet gösterdiklerini ortaya koymaktadır.Diğer yandan ticaret sicil kaydına göre borçlu bu adreste 17.08.2012 tarihine kadar faaliyet göstermiştir, diğer bir deyişle haciz tarihi itibarı ile haciz mahallinde faal gözükmektedir.Bu koşullarda İİK'nun 97/a maddesindeki mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğunun kabulü gerekir.İspat yükü altında olan ve karinenin aksini her türlü delille kanıtlama olanağına sahip bulunan üçüncü kişi, ticaret sicil kaydı, vergi levhası vb. delillerin yanı sıra faturalara dayanmaktadır. Ticari defterlerin kapanış tasdiki bulunmamaktadır ve faturalara ilişkin ödeme ile ilgili belgeler sunulmamıştır. Vergi kaydı ve ticaret sicil kayıtları tek başına işyerinin kayıt sahibi kişiye ait olduğunun kanıtı değildir. Çünkü vergi kaydı ile bu kayda dayanılarak verilen vergi levhası, vergi dairesince işe başlandığına ilişkin olarak düzenlenen yoklama fişi ve ticaret sicil kayıtları başvuran her kişi adına düzenlenmesi olanaklı belgelerdendir.Belirtilen hususlar dikkate alınmadan, istihkak iddiası kanıtlanamadığından davanın reddi yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile davanın kabulüne yönelik yazılı biçimde hüküm kurulması isabetli olmamıştır.Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, davacı üçüncü kişi vekilinin temyiz itirazlarının reddine, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 02.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.