MAHKEMESİ : Çayeli Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 10/09/2013NUMARASI : 2012/297-2013/198F.. M.. ve müşterekleri ile E.. T.. ve müşterekleri aralarındaki muhtesat aidiyetinin tespiti davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Çayeli Asliye Hukuk Mahkemesi'nden verilen 10.09.2013 gün ve 297/198 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavalılar vekili dava dilekçesinde; dava konusu 152 ada 16 parsel sayılı taşınmazda vekil edenleri ile davalıların müşterek halinde malik olduklarını, taşınmazın ortak mirasbırakandan intikal ettiğini, vekil edenleri tarafından taşınmazın farklı yerlerine 5 ayrı ev inşa edildiğini ve ağaçlar ekildiğini açıklayarak söz konusu 5 bina ile ağaçların vekil edenlerine aidiyetine karar verilmesini talep etmiştr.Davalılar vekili; başkasına ait taşınmazda ağaç ekerek mülkiyet kazanılamayacağını, davacılar tarafından 5 ayrı dava açılması gerekirken tek dava açmalarını usul hukukuna uygun olmadığını, tapu maliklerinin tamamının davalı olarak gösterilmediğini ve dava konusu evlerin inşaatında ortak mirasbırakandan kalan ağaçlar kesilerek kullanıldığını açıklayarak davanın usulden ve esastan reddini savunmuştur.Mahkemece; dava konusu evlerin tapuda davacılar adına beyanlar hanesinde gösterilmiş olduklarından bu kısım yönünden davanın hukuki yarar yokluğundan reddine, ağaçlar yönünden davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Öğretide ve uygulamada kararlılık kazanan görüşlere göre; muhdesat aidiyetinin tespiti davalarında ortaklığın giderilmesi davasının yargılaması sırasında muhdesatın davacı tarafça meydana getirildiğini açıkça kabul edenler dışında kalan ve muhdesatın üzerinde bulunduğu taşınmazda paydaş olan tüm tapu maliklerinin davada taraf olmaları zorunludur. HMK'nun 312. maddesi hükmüne göre kural olarak davalı tarafın davayı kabul etmesi halinde yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden sayılan vekâlet ücretinden sorumlu tutulması, bunun sonucu olarak davacı tarafın yaptığı giderlerin davalıdan tahsiline, vekille temsil edilmiş ise davacı taraf yararına vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekir. Aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre de, davanın kabulü halinde davacı tarafın yargılama giderlerinden ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulmaması için davayı kabul etmesi yeterli olmayıp aynı zamanda ve birlikte kabulün en geç taraf teşkilinden sonraki ilk duruşma oturumunda yapılması ve davalının hal ve durumu itibarı ile dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması gerekir. Bu iki koşuldan herhangi birinin gerçekleşmemiş olması halinde davanın kabul edilmiş olması nedeniyle davalının yargılama giderlerinden ve yargılama giderlerinden sayılan vekâlet ücretinden sorumlu tutulması gerekeceği kuşkusuzdur.Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya içeriğindeki tapu kaydının incelenmesinde; dava konusu muhdesatın üzerinde yer aldığı 152 ada 16 parsel sayılı taşınmazın, 5/20 hissesinin M.. M.., 5/20 hissesinin M.. Ü.., 1/20 hissesinin İ.. M.., 1/20 hissesinin H.. Ü.., 1/20 hissesinin A.. Ü.., 1/20 hissesinin N.. M.., 1/20 hissesinin R.. Ü.., 1/20 hissesinin Ö.. M.., 1/20 hissesinin R.. Ü.., 1/20 hissesinin H.. M.., 1/20 hissesinin N.. M.., 1/20 hissesinin E.. M.. adına kadastro hukuksal sebebine dayalı olarak tescil edildiği, M.. M.., İ.. M.. ve A.. Ü..'ın ölü olduklarının beyanlar hanesinde belirtildiği ve bahsi geçen kişilere ait payların intikalinin sağlanmadığı, dosya içerisinde A.. Ü..ve İ.. M..'na ait mirasçılık belgeleri mevcut ise de, diğer tapu maliklerine ait mirasçılık belgelerinin dosya içerisinde mevcut olmadığı, Çayeli Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2011/222 Esas sayılı derdest ortaklığın giderilmesi davasının da bulunduğu anlaşılmaktadır. O halde mahkemece az yukarıda açıklanan hukuksal olgular gözönüne alınarak öncelikle davacı tarafça sadece E.. T.., H.. M.. ve A.. Y..'nın ortaklığın giderilmesi davasında muhdesat iddiasını kabul etmedikleri, diğer paydaşların muhdesatın davacılar tarafından meydana getirildiğini açıkça kabul ettiklerinin ileri sürüldüğü de gözönüne alınarak; ortaklığın giderilmesi dava dosyasında bu durum denetlenmeli, eldeki davada taraf olması gereken kişiler belirlenmeli, ortaklığın giderilmesi davasında muhdesat iddiasını kabul etmeyen paydaşların tümünün muhdesat aidiyetinin tespiti davasının açılmasına sebebiyet verdikleri kabul edilerek yargılama gideri ve yargılama giderinden sayılan vekâlet ücretinden sorumlu olacakları düşünülmeli, muhdesat iddiasını kabul etmekle birlikte aleyhinde dava açılmış kişilerin belirlenmesi halinde haklarındaki bu davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği gözönüne alınmalıdır. Hal böyle olunca mahkemece açıklanan doğrultuda araştırma ve soruşturma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davada taraf teşkili sağlanamadan davanın yürütülmesine ve işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru değildir. Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK. nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, işin esasına ilişkin hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 359,10 Tl peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine 02.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.