Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17665 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 23085 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ : İzmir 11. Sulh Hukuk MahkemesiTARİHİ : 16/08/2013NUMARASI : 2013/1464-2013/1473S.. G.. ve M.. Ö.. tarafından açılan mirasın gerçek reddi davasının görev yönünden reddine dair İzmir 11. Sulh Hukuk Mahkemesi'nden verilen 16.08.2013 gün ve 1464/1473 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:K A R A RDavacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin mirasbırakanı S.. G..'ün 15.05.2013 tarihinde vefat ettiğini, bu kişinin yaşarken çok harcamalar yaptığını ve bir çok yere borcu bulunduğunu açıklayarak, mirası kayıtsız şartsız reddettiklerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davanın mirasın gerçek reddi olmayıp, hükmen redde ilişkin olduğu ve davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.Hüküm, süresinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava dilekçesi içeriğine göre davacılar mirasbırakanın ölmeden önce çok harcamalar yaptığını ve birçok yere borcu bulunduğunu açıklamış iseler de; 6100 sayılı HMK'nun 194/1.maddesinde; “...taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar...” hükmüne yer verilmiştir. Davanın doğru biçimde sonuçlandırılması için davanın ne olduğunun anlaşılması gerekir. Mahkemece, dilekçenin içeriğine göre davacının isteğini ve amacını belirleyip uyuşmazlığın ona göre çözüme kavuşturulması gerekir. Davanın niteliği anlaşılamadan hangi kanuni düzenlemeye göre sonuçlandırılacağı noktasına ulaşılamaz. HMK.nun 33 (1086 sayılı HUMK.nun 76) maddesine göre, davanın esası olan maddi olayların ileri sürülmesi taraflara, bunların nitelendirilmesi ve uygulanacak kanun maddesini belirlemek hakime aittir. Hakim tarafların yargılama oturumlarında ve dilekçesinde kullandıkları nitelendirme ile bağlı değildir.Bu durumda; muris S.. G..'ün 15.05.2013 tarihinde davacıları mirasçı bırakarak öldüğüne, eldeki davanın ise, hasımsız olarak TMK'nun 606 maddesi gereğince yasal 3 aylık süre içerisinde (14.08.2013) açıldığına göre, davacıların taleplerinin TMK'nun 605/1 ve devamı maddeleri gereğince mirasın gerçek reddinin tespiti istemine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca sulh hakiminin görevi; reddin süresinde olup olmadığı ve ret edenin mirasçılık sıfatı bulunup bulunmadığını incelemek, süre koşulu ile mirasçılık sıfatının gerçekleşmesi halinde ise, Türk Medeni Kanunu'nun 609. maddesi uyarınca ret beyanını tespit ve tescil etmekten ibaret olduğuna ve 6100 sayılı HMK'nun 382 . maddesi gereğince mirasın reddi beyanının tespiti ve tescili talebini içeren davalarda sulh hukuk mahkemeleri görevli bulunduğuna göre mahkemece açıklanan yönde işlem ve inceleme yapılması gerekirken talebin hatalı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Bundan ayrı, mirasın reddi isteğinde bulunan davacılardan M.. Ö..'in, Av. H.. O..'a verdiği vekaletnamede mirasın reddi yetkisini içeren bir ibare yer almadığından TMK'nun velayet, vesayet ve miras hükümlerinin uygulanmasına ilişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren vekaletnameyi ibraz etmesi için süre verilmesi veya mirasın reddi konusunda davacının muvafakatının alınması hususu gözönünde bulundurulmalıdır.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/III-2. bendi maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 24,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 02.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.