Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17628 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 15873 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :İcra Hukuk MahkemesiYukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı ve davalı taraflarından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: KARARDavacı üçüncü kişi vekili, Adana 4.İcra Müdürlüğü'nün 2009/2659 sayılı takip dosyasından, borçlu Şirketin borcundan dolayı davacı üçüncü kişiye ait olan ve konsinye olarak gönderilen malların 29.07.2010 tarihinde haczedildiğini belirterek, İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak istihkak davasının kabulü ile anılan haczin kaldırılmasını istemiştir.Davalı alacaklı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 29.05.2012 tarih 2012/818 Esas ve 2012/ 6991 Karar sayılı kararı ile "...dava konusu haciz 29.07.2010 tarihinde borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği ve 31.03.2009 tarihli borçlu huzurunda gerçekleşen haciz adresinde yapıldığı, İİK'nun 97/a maddesi gereğince mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile davalı alacaklı yararına olduğu, ancak bu yasal karinenin aksinin davacı üçüncü kişi tarafından her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı bulunduğu, haciz sırasında hazır bulunan dava dışı ...'ın işyerini 26.06.2009 tarihinden itibaren kendilerinin işlettiğini, malların borçlu ile alakasının olmadığını, davacı üçüncü kişi şirkete ait olup konsinye olarak gönderildiğini, kendilerinin malı sattıktan sonra kar marjını alıp kalan kısmı davacı Koton firmasına gönderdiklerini belirttiğini ve buna ilişkin sevk irsaliyeleri, kargo fişleri ve Franchise sözleşmesi sunulduğunu, hal böyle olunca yapılacak işin, uzman bilirkişi aracılığı ile davacı şirketin ticari defterlerinde inceleme yapılarak, hacizli malların iddia edildiği gibi konsinye olarak gönderilip gönderilmediği, mülkiyetin haciz sırasında elinde bulunduran dava dışı ...'a geçip geçmediğinin tespit edilmesi olduğu..." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.Mahkemece, takibe dayanak borcun haricen tahsil edilmesi nedeniyle dava konusu mallar üzerindeki haczin kalktığı gerekçesiyle dava konusuz kaldığından, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına, bu durumda yargılama giderlerinin davanın açıldığı tarihteki duruma göre belirleneceğine, Mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak davacı üçüncü kişinin dava açılmasında haklı olduğunun tespit edildiğine ve dosya kapsamına göre bu tespitte bir usulsüzlük bulunmadığına; davalı alacaklı tarafından davanın reddine karar verilmesi savunulduğuna, bu durumda da davacı yararına avukatlık ücreti (nispi oranda) (6100 sayılı HMK'nın 312. maddesinde öngörülen koşulların oluşmaması ve aynı Kanun'un 326/1. maddesi uyarınca ) hükmedilmesi gerekli olduğuna, ne var ki, Mahkemece hata ile, davacı üçüncü kişi yararına maktu oranda avukatlık ücreti hükmedildiğine göre; davalı alacaklı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine;Davacı alacaklı vekilinin ise, yukarıda açıklandığı üzere temyiz itirazlarının kabulü ile; açıklanan hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden; HUMK'nun 438/7. maddesi (HMK. m.370/2) uyarınca hüküm fıkrasından "...Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap ve takdir edilen 440 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ..." tabirindeki " 440 TL " ifadesinin çıkarılmasına yerine, borç miktarından daha düşük olan dava konusu malların değerine göre hesap edilen "...3.276,10 TL" ibaresinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davacı ve davalıya ayrı ayrı iadesine 01.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.