İNCELENEN KARARINMAHKEMESİ : Bakırköy 3. Aile MahkemesiTARİHİ : 28/11/2014NUMARASI : DAVACI : M.. K..DAVALI : E.. S..DAVA TÜRÜ : Katkı Payı AlacağıM.. K.. ile E.. S.. aralarındaki katkı payı alacağı davasının reddine dair Bakırköy 3. Aile Mahkemesi'nden verilen 28.11.2014 gün ve .. sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 06.10.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Avukat Z. A. Y. geldi, karşı taraftan kimse gelmedi. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü: KARARDavacı vekili, eldeki dosya ve birleşen dava dosyasında, evlilik birliği içerisinde ortak gelirlerle satın alınan 2 taşınmaz ile ticari minibüsün mal rejiminin tasfiyesi hükümleri uyarınca eşit olarak paylaştırılmasını istemiştir.Davalı vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece, .. ada .. parsel hakkındaki davanın feragat nedeniyle, diğer taşınmaz ve minibüs hakkındaki davanın evlilik birliğinden önce alınan kişisel mal olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi üzerine; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM 170 m). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanun'un 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri gözönünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK 544, TBK 646 m).Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM 186/1 m). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır(TKM 189 m). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir. -//-Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vs gibi) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içerisindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacak miktarları hesaplanır.Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.Somut olaya gelince; eşler, ilkin 1979 yılında evlenmişler, 01.06.1994 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 10.06.1994 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlar, taraflar 18.11.1998 tarihinde tekrar evlenmişler, 29.05.2009 tarihinde açılan boşanma davasına ilişkin ikinci hükmün 21.12.2011 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlar, eldeki dava ise 29.05.2009 tarihinde açılmıştır. Mal rejimi,boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (TKM 170.m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın 10, TMK 202/1.m). Tasfiyeye konu 11756 parsel 2 nolu bölüm, 04.01.1993 tarihinde, 34 M 1556 plakalı minibüs hattı da 03.02.1989 tarihinde satın alınarak davalı adına tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (4721 s.lı TMK 179 m). Mahkemece yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. Davacı vekili 12.02.2013 tarihli oturumda,144 ada 22 parselle ilgili anlaşma sağladıklarını bu taşınmazın satılarak parasının paylaşıldığını, bu taşınmaza ilişkin davanın konusuz kaldığını bildirmiş, ancak davadan feragat ettiği yönünde bir açıklama ve beyanda bulunmamıştır. Mahkemece bu taşınmaz yönünden konusuz kalması nedeniyle karar tesisine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.Bundan ayrı; 2 nolu bağımsız bölüm 1993 yılında, minibüs hattı ise 1989 yılında satın alınmıştır. Taraflar ilk olarak 1979 yılında evlenmişler 01.06.1994 yılında açılan boşanma davası sonunda 10.06.1994 tarihinde kesinleşen hükümle boşanmışlar, yanlar 18.11.1998 tarihinde tekrar evlenmişlerdir. Eldeki dava 2009 yılında birleşen dava ise 2011 yılında açılmıştır. Bu açıklamalara göre, tasfiye isteğine konu 2 nolu bölüm ve minibüs hattı, tarafların ilk evlilik birliği içinde ve mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınmıştır. O halde taraf delilleri toplanarak elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirmeyle ikinci evlenme tarihi esas alınarak evlenme tarihinden önce alındığı ve davalının kişisel malı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. -//-SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.100,00 TL. avukatlık ücretinin davalı taraftan alınarak Yargıtay duruşmasında vekil marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 27,70 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine 06.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.