Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 17436 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9332 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İstanbul 14. Aile MahkemesiTARİHİ : 16/01/2014NUMARASI : 2010/1544-2014/51R.. V.. ile J.. V.. aralarındaki katılma alacağı davasının reddine dair İstanbul 14. Aile Mahkemesi'nden verilen 16.01.2014 gün ve 1544/51 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş ise de duruşma isteğinin değerden reddine karar verilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A RDavacı vekili, evlilik birliği içinde edinilen tüm malların tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 TL katılma alacağının ve değer artış payının faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında 15.09.2006 tarihinde mal ayrılığı sözleşmesi imzalandığını, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, 15.09.2006 tarihinde mal ayrılığı sözleşmesi imzaladıklarını sözleşmesinin baskı altında imzalatıldığından geçersiz olduğunu iddia etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında mal ayrılığı sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin evlilik tarihinden itibaren geçerli olacağından davacının katılma alacağı ve değer artış payı alacağı talep edemeyeceğinden reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Eşler, 28.08.2002 tarihinde evlenmiş, 30.12.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK. m. 225/son).Taraflar arasında 15.09.2006 tarihinde .. 28. Noterliği'nde düzenleme şeklinde mal ayrılığı sözleşmesi imzalanmıştır. Diğer yandan hemen belirtmek gerekir ki, 4722 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 10/1 maddesi; Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tabii oldukları mal rejimi aynen devam eder. Eşler, Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde başka bir rejimini seçmedikleri takdirde 01.01.2002 tarihinden geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar. Yasa'nın emredici bu hükmü uyarınca ve aynı Kanun'un 10/3. maddesine göre eşler, ancak yukarıda öngörülen bir yıllık süre içerisinde yapılmış bir mal rejimi sözleşmesiyle yasal mal rejimi olan edinilmiş mallarca katılma rejiminin evlenme tarihinden geçerli olacağını kabul edebilirler. Söz konusu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde: eşlerin geçmişe etkili olarak mal ayrılığı rejimini seçemeyecekleri açıktır. Eş anlatımla, taraflar geçmişe etkili bir biçimde edinilmiş mallara katılma rejimi dışında Kanunun tanıdığı başka seçimlik bir mal rejimini (mal ortaklığı, mal ayrılığı ya da paylaşmalı mal ayrılığı rejimlerinden birini) evlenme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere seçemezler ve belirleyemezler. Dolayısıyla, böyle bir belirleme yok hükmünde olup, kamu düzenine ilişkin bu yasal sınırlama sözleşme serbestisi kurallarına dayanılarak aşılamaz. Edinilmiş mallara katılma rejimi dışındaki diğer mal rejimlerinin benimsenmesine ilişkin sonradan yapılan sözleşmeler ancak ileriye etkili olarak yapıldığı tarihten sonraki dönem için sonuç doğurur. Yasal gereklilik böyle iken, davacı taraf düzenleme şeklinde yapılan taraflar arasındaki mal ayrılığı rejimi seçimi sözleşmesinin korkutma (TBK. m.37 vd.) altında imzalandığından geçersiz olduğunu ileri sürdüğü halde, Mahkemece gösterilen deliller 6100 sayılı HMK'nun 203/1-ç maddesi kapsamında incelenip, bu yönde bir değerlendirme yapılmadan, sözleşmenin geçmişe etkili olarak, evliliğin yıpıldığı tarihten itibaren geçerli olduğunun kabul edilmesi doğru olmamıştır.Mahkemece yapılacak iş, öncelikle taraf delilleri incelenip mal ayrılığı sözleşmesinin geçerli olup olmadığı hususunda bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi; mal ayrılığı sözleşmesinin geçerli olduğuna karar verilmesi halinde, evlenme tarihinden taraflar arasında mal rejimi sözleşmesinin yapıldığı 15.09.2006 tarihine kadar edinilmiş mallara katılma rejiminin (TMK m. 218-241) geçerli olacağının benimsenip, delillerin bu çerçevede değerlendirilerek gerçekleşecek sonuca göre karar verilmesinden ibarettir.SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 05.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.